Barış unsuru olmak istiyoruz 04 MART 2010

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının hak arama mücadelesinde daima ön saflarda yer alan Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif ile önemli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sayın Müftüm, Batı Trakya derken nereyi kast ediyorsunuz? Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığını diğer azınlıklardan ayıran özellik nedir?

Batı Trakya, Yunanistan'ın kuzey bölgesini teşkil eden, sınırları 1923 Lozan Anlaşması'yla belirlenen, Evros (Evros), Rodop (Rodopi) ve İskeçe (Ksanthi) illerinden oluşan, 8 bin 578 kilometre kare yüz ölçümüne sahip bir bölgedir. Rodop ili, azınlığın yüzde 52 ile en yoğun yaşadığı ildir. Yüzde 47 ile İskeçe ikinci sırayı alırken, Evros ili yüzde 7 ile son sırada bulunmaktadır.

Azınlık kavramı ile ilgili farklı tanımlar olmakla beraber "bir devlette yerleşmiş bulunan ve nüfusu ayrı bir ırk ya da dinden oluşan toplumsal grup" olarak tanımlanmaktadır. Fakat Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Bulgaristan, Makedonya, Romanya ve Arnavutluk gibi ülkelere kıyasla, Balkanlardaki diğer azınlıklardan çok farklı bir statüye sahiptir. Yunanistan ile Türkiye arasında, Lozan Anlaşması'na ek olarak, imzalanan altı numaralı Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol'e göre; Türk topraklarında yaşayan Rum Ortodoks dinine mensup Türk uyruklularla, Yunan topraklarında yaşayan Müslüman dinine mensup Yunan uyrukluların zorunlu mübadelesine gidildi. Ancak, aynı protokolün ikinci maddesiyle, İstanbul'da oturan Rumlar ile Batı Trakya'daki Müslümanlar bu mübadeleden muaf tutuldu.

Lozan Anlaşması'nın imzalandığı 1923 yılında 106 bin olan Müslüman Türk Azınlığı, farklı kaynakları mezceden araştırmacılara göre 80 yıllık zaman zarfında pek değişmemiş, ortalama 110 bin civarında seyretmiştir. 1951 resmi nüfus sayımında 105 bin 92 olan azınlık nüfusu, bazı araştırmacılara göre, 90'lı yıllarda 115 bin ile 120 bin arasında olmuştur. Mavromatis'in ifadesine göre ise, 2005 yılında azınlık nüfusu 80 bin kişiden oluşmaktadır. Hal bu ki, 2002 yılı itibarıyla hazırlanan Dışişleri Raporu'nda azınlığın sayısı 98 bin olarak belirtilmektedir.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı çok sık rastlanmayan bir özelliğe sahiptir. Yunan yönetimi, Batı Trakya Türk Azınlığını dini bir azınlık olduğunu ileri sürmektedir bununla beraber Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığını, "Pomak", "Türk" ve "Roman" olarak üç gruba bölmeye çalışmaktadır. Yunan devletinin bu doğrultuda açıkladığı istatistikî bilgiler bile mevcuttur. Buna göre, Batı Trakya Müslüman Türklerinin yüzde 15'i Roman, yüzde 35'i Pomak, yüzde 50'si Türk'tür. Yönetim her ne kadar azınlığı bu şekilde bölmeye çalışsa da Lozan'da Batı Trakya, Müslüman Türk Azınlığının resmi dili Türkçedir. Bundan dolayı da Batı Trakya'daki Müslüman Türk İlkokullarında günümüzde Türkçe ve Yunanca eğitim yapılmaktadır.

Batı Trakya'da pek çoğu Anadolu'daki adetlerle paralellik gösteren düğün, sünnet, doğum, ölüm gibi önemli günlerde mevlit okutma geleneği, hatim cemiyetleri, hafızlık törenleri, vaazlar, özel kandil programları, Ramazanlar, sahur davulları, iftar topları, teravih namazları, aşure etkinlikleri ve Hıdrellez kutlamaları ile olabildiğince yoğun bir kültür birikimi yaşanmaktadır.

* Yunanistan'da yaşayan Müslüman halklardan bahsedebilir misiniz?

Yunanistan sınırları içinde Lozan Antlaşmasıyla Batı Trakya'da bırakılmış 120 bin üzerinde Müslüman Türk vardır. Bunların statüsü Lozan'da tespit edilmiş olup, İstanbul Rumlarının karşılığı olarak, Yunanistan sınırları içinde Batı Trakya denilen bölgede resmen bırakılmışlardır. Bunun dışında Batı Trakya kökenli olup da, işçi olarak Selanik ve civarına gitmiş olan Batı Trakyalılar da vardır. Bu Batı Trakyalılar, çeşitli isimler altında dernekleşerek kendi dinlerini gelenek ve göreneklerini yaşamaya çalışmakta, zaman zaman bizlerden de dini konularda yardım almaktadırlar. Aynı şekilde işçi olarak Atina civarında çalışan Batı Trakyalı Müslüman Türkler bulunmaktadır. Onlar da kendi kültürlerini yaşamak için çeşitli isimler altında kurdukları dernekler vasıtasıyla, kültürlerini ve dinlerini yaşamaya çalışmakta, bizlerden de bu konularda yardım talep etmektedirler. Biz de kendilerine imkânlarımız nispetinde yardımlarda bulunmaya çalışmaktayız. Bunun dışında Atina başta olmak üzere Yunanistan'ın büyük şehirlerinde diğer İslâm ülkelerinden gelen 800 bin civarında Müslüman bulunmaktadır. Bunların ilk sırayı Araplar, Bangladeşliler, Pakistanlılar, İranlılar ve Arnavutlar olmak üzere birçok milletlerden insanlar bulunmaktadır. Bunlar da kendi aralarında Atina'da dernekler kurarak zemin katlarda elli kadar mescit açmak suretiyle kendi kültür ve dinlerini yaşatmaya çalışmaktadırlar.

Müftülüğün çalışmaları
* Gümülcine Müftülüğü'nün yapılanması ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Batı Trakya'da Müftülük müessesesi, Balkan Savaşından sonra 1913 yılında Atina Antlaşmasıyla kurulmuş olup Müftünün seçimi, görevleri bu antlaşmayla tespit edilmiştir. 1920 yılında Yunanistan kendi parlamentosunda bu antlaşmayı yasalaştırarak, 2345 sayılı Müftülük Yasası'nı kabul etmiştir. Batı Trakya'daki Müftüler, yıllarca faaliyetlerini bu yasa çerçevesinde yürütürken, Yunanistan'ın 1923 yılından itibaren bulunduğu ortam nedeniyle seçim konusu yasada öngörüldüğü gibi tam uygulanamadı.

Elimizde bulunan belgeye göre, dönemin ileri gelen Müslüman Türk ahalisi, 1949 yılındaki Müftü tayininde Hüseyin Mustafa'yı Müftü olarak önermişlerdi. Yetkililer, halkın istekleri göz önünde bulundurularak, bu öneriyi kabul etmişlerdi. Mustafa Hüseyin, 1985 yılına kadar Müftülük görevini ifa etti. 1985 yılında Müftü Mustafa Hüseyin vefat edince, azınlığın fikrini almadan bu makama oturtulan kişilerin hiç birini azınlık kabul etmedi.

Azınlık beş yıl boyunca yönetimden Müftü seçimini yapmasını istedi. Bu isteğe cevap verilmeyince, 1990 yılında azınlık kendi imkânlarıyla Müftü seçimi yaptı. Yapılan seçim neticesinde Müftülük görevi şahsıma tevdi edildi. Bu seçimden sonra da birçok hukuki engellemelerle karşılaşmakla beraber, artık seçilmiş Müftülük müessesesi ortaya çıkmış oldu. Seçilmiş Müftülük, yönetim tarafından tanınmadığı için hukuki işlemlerde bulunamamakta ancak azınlık halkı tarafından seçilmiş olması ve tanınması nedeniyle sosyal ve dini alanlarda halka fiili olarak hizmet etmektedir.

Gümülcine Müftülüğü olarak çok yoğun çalışmalar yaptığımızı, kentten köylere, sahil şeridinden Balkan koluna, ova ve yaka köylerine kadar erkeklere, kadınlara, çocuklara, genç ve yaşlı herkese ulaşmaya çalıştığımızı ve bundan büyük mutluluk duyduğumuzu ifade etmek isteriz. Seçilmiş Müftülüğün bir merkezi olup Müftü, Müftü yardımcısı, sekreter ve bir hizmet edeniyle çalışmalarına devam etmektedir. Müftülük müessesesi bir kısmı vaiz ve vaizelerden oluşan 140 din görevlisi, 90 civarındaki Kur'an Kursu ve iki bin civarındaki öğrencisiyle camilerde veya cami çevresinde azınlık insanına hizmet etmektedir. Bu hizmetleri yürütürken tek amacımız, gücümüz nispetinde her alana ulaşmak; azınlık sorunlarını paylaşmak ve insanların kültürünü, dinini, dilini yaşamada ve yaşatma konusunda yardımcı olabilmek; birlik şuurunu, kimlik bilincini, dinin kardeşlik, sevgi ve birleştiricilik özelliğini, örf ve geleneklerimizin önemini anlatabilmektir.

Müftülüğümüz, özellikle Kur'an kursu hizmetleriyle gençlere dini ve milli şuur aşılamayı, Balkan coğrafyasında parçalanmamak, bölünmemek için özlerinden kopmamaları gerektiğini öğretmeyi hedeflemektedir. Hanım vaaz kürsüleriyle özellikle genç annelerin bilinçlenmesi; daha sağlıklı, ahlaklı, kültürlü nesiller yetiştirebilmek için eksikliklerinin giderilmesi arzulanmaktadır. Erkek kürsüleri ise cemaat bütünlüğü, birlik ve beraberlik, paylaşmak ve yardımlaşmak için ayrı bir önem arz etmektedir.

Manevi iklim özellikle üç aylarda, bilhassa Ramazan ayında vaaz, mukabele, mevlit, iftar geleneğiyle ve çok yoğun programlar düzenlenerek dolu dolu yaşanmakta ve yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bayramlarda dini ve kültürel gelenekler, aşure pişirilip dağıtılması, Hıdrellez kutlamaları, kandil gecelerinin manevi havasının hissedilmesi ve halkın dini ve milli duygularının geliştirilmesi için pek çok alanda etkinlikler, seminerler, konferanslar düzenlenmektedir.

* Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, dini inançlarını yaşama ve ana dilini kullanma noktasında ne durumdalar?

Batı Trakya'daki dini hayat, çeşitli anlaşmalar ve iç hukuk düzenlemeleriyle biçimlendirilmekte ve din unsuru hep ön planda tutulmaktadır. 1913 yılında, Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan, Atina Anlaşması'nın on birinci maddesine göre; "Yunanistan'da bırakılan Müslüman Türk halkının can ve mallarıyla, namus, din, mezhep ve adetlerine tam bir özen ve saygı gösterileceği ve Yunan asıllı olan Yunan uyrukluların taşıdıkları medeni ve siyasal hakların tümüne sahip olacakları" ifade edilmektedir. Lozan'dan önceki uygulamalar, 1913 Atina Anlaşması'na göre yapılmaktaydı. Yunanistan, 1913 Atina Anlaşması'nı iç hukuk haline getirince 1920 tarih ve 2345 sayılı "İslam cemaatleri kanunu; Müftülükler ve Başmüftü seçimiyle İslam cemaatlerine ait varidat-ı evkafın sureti idaresine müteallik kanun" çıkarıldı. Bu kanunla Müslüman Türk Azınlığına Başmüftü ve Müftülerini özgürce seçme ve dini hayatlarını gereği gibi idame ettirme hakkı sağlanmıştır.

Batı Trakya'da bugün itibarıyla 283 cami ve mescit, 12 tekke ve 305 Müslüman mezarlığı vardır. Ancak, mevcut fiili durumdan, Yunanistan'ın anlaşmalara ve yöneticilerin verdiği taahhütlere uymadığı görülmektedir. Örneğin, halkın seçtiği fakat Yunan devletinin anlaş-malara rağmen tanımadığı Gümülcine ve İskeçe'deki iki Müftü ile Yunan devletinin atadığı fakat halkın büyük bir kısmının kabul etmediği Evros, Gümülcine ve İskeçe'de üç Müftü bulunmaktadır.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, yukarıda bahsettiğimiz gibi, Lozan'da dini ve kültürel özerk olarak bırakılmıştır. Bu iki unsur her ne kadar yozlaştırılmak istense de, günümüze kadar azınlık insanı dinine, diline sıkı sıkı bağlanmış olup zerre kadar taviz vermemiştir. Bunu gençlerimizin mübarek gün ve gecelerde bulundukları noktalarda geleneğimizi devam ettirme adına yemekli, azınlık çapında, mevlitler tertip ederek törenler düzenlemektedirler. Bu geleceğimiz açısından önemli bir olaydır. Kur'an Kurslarımıza 2000 öğrencinin devam etmesi de ayrı önem arz etmektedir. Şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz Batı Trakya Müslüman Türk halkının yüzde 70-80'i Kur'an-ı Kerim'i aslından okuyabilmekte, Türkçeyi de rahatlıkla konuşabilmektedir.

Din, dil, gelenek ve görenekler, toplumları ayakta tutan temel unsurlardandır. Balkanlarda yaşayan Türkler kendilerine ait olan bu değerleri muhafaza etmek, dini ve kültürel geleneklerini yaşatmak için son yıllarda daha da bilinçli olarak hareket etmektedirler. Zira hepsi dil-lerinden, dinlerinden, diyanetlerinden, örf ve adetlerinden uzaklaştıkça özlerinden koptuklarının farkındadırlar. Yine Müslüman Türk nüfusuna yönelik yapılan etkinlikler ve girişimlerin temelinde toplumlarını asimile etme arzusunun yattığının idrakindedirler. Bu öze dönüş ve aslı koru-mak adına iyi bir fırsattır.

Ancak Batı Trakya'da ibadethaneler açık olmakla beraber, Müslüman Türk Azınlığı kendi dini liderlerini antlaşmalara rağmen seçememektedir. Batı Trakya'da Müftülük sorununun baş göstermesinin ardından Seçilmiş Gümülcine ve İskeçe Müftüleriyle, Türkiye ve Arabistan'da yüksek dini tahsil görmüş din adamları bir araya gelerek Vaaz ve İrşad Heyeti (VİH)'ni kurdu. Oluşturulan bu yapıda Gümülcine ve İskeçe için ortak prog-ram uygulandı ve halka Kur'an kursları ve vaaz programları ile hizmet sunuldu. Ardından 2008 yılı itibarıyla yeni bir yapılanmaya gidildi ve Gümülcine ile İskeçe birbirinden bağımsız olarak hizmet sunmaya başladı. Bunun yanı sıra 80'e yakın Kur'an kursunda görev yapan Kur'an kursu hocaları ve din görevlileri, köylerde ve şehir merkezlerinde çocuk ve yetişkinlere dini konularda, kimliklerine sahip çıkma ve örf ve ananelerini muhafaza hususunda kurslar vermektedirler.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı antlaşmalarla bırakılmış dini ve kültürel özerkliğe sahip bir azınlıktır. İbadethanelerini kendi yapar, kendi çalıştırır buralara kimsenin müdahale etme hakkı yoktur. 2007 yılında çıkarılan ve "İmamlar Yasası" olarak adlandırılan yasa ile camilerde görev yapacak imamlara maaş verileceği bunların devlet memuru olacağı ve tayinlerinin de Hıristiyan bir heyet tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Azınlık bunu kabul etmemekte, reddetmekte kendi din görevlisinin maaşını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisinin ödemesi gerektiğini ve ödeyeceğini belirtmektedir. Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu da konuyu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları konseyine götürerek bu durumun kabul edilirliğinin olamayacağını bildirmiştir. Çünkü bir dinin görevlilerinin başka din mensupları tarafından seçilmesi hem dine hem de antlaşmalara aykırıdır.

Müslümanlara yönelik misyonerlik faaliyetleri

* Batı Trakya'da Müslümanlara yönelik misyonerlik faaliyetleri yapılıyor mu?

Balkan Müslümanlarının en büyük sorunlarının başında şüphesiz dinden uzaklaşmak, dini tanı-mamak, dil hâkimiyetini kaybetmek, kültür ve kimlik bilgisinden mahrum olmak gelmektedir. Ancak Batı Trakya Müslüman Türk toplumu bu konularda şuurlu ve bilgili olup bölgemizde bu faaliyetler yapılamamaktadır. Yapılmak istense de tutunamamaktadırlar. Çünkü seçilmiş Müftülük olarak, geçmişten bize ulaşmış olan vaaz ve vaizlik müessesesiyle, halkımızı dini yönden camilerde devamlı aydınlatmaktayız. Bugün Müftülüğümüzün bünyesinde 13 erkek ve 8 bayan vaiz sürekli olarak bölgede irşat görevinde bulunmaktadır.

* Rahmetli Dr. Sadık Ahmet ile birlikte, Yunan Mahkemelerinde uzun süren bir hak arama mücadelesi yürüttünüz. Biraz bu meseleden bahseder misiniz?

21 Nisan 1967 tarihindeki Albaylar Cuntası ile Yunanistan'daki her şey değişti. Bu değişimden en çok pay alanlardan biri de, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı oldu. Cunta, bütün idarecileri değiştirip tayinli kişileri işbaşına getirdi. Vakıflarda, eğitimde sıkıntılar bu dönemde başladı ve bu yıllarca devam etti. 1983 yılına gelindiğinde başlarında "Türk" kelimesinin bulunması nedeniyle "Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği", "Gümülcine Türk Gençler Birliği", "İskeçe Türk Birliği" mahkeme kararıyla kapatıldı. Batı Trakya Müslüman Türkü'nün kendisine "Türk" demesi yasaklandı.

Kendisine çıkış yolu arayan Batı Trakya Türkleri o yıllarda partilerden seçilen milletvekillerinin kendilerini temsil edemediğini ve bunun için Yunan meclisine bağımsız milletvekillerinin gönderilmesinin uygun olacağını düşünmeye başladı. Bağımsız liste halinde seçimlere gidildiği takdirde meclise bağımsız milletvekili gönderileceğine kesin gözüyle bakılmaya başlandı. 1985 yılı seçimlerinde Sebahattin Galip ilk defa bağımsız milletvekili adayı oldu. Ardından 1988 seçimlerine Gümülcine'den Güven Listesi, İskeçe'den ise İkbal Listesi ile katılındı. Güven Listesi'nden Dr. Sadık Ahmet milletvekili seçilirken, İskeçe'deki İkbal Listesi bu dönemde milletvekili seçemedi.

1989 yılı erken seçimlerine tekrar bağımsız Güven Listesi ile giren Gümülcine Rodop halkı aday olarak; İbrahim Şerif, Dr. Sadık Ahmet, İsmail Rodoplu üçlüsüyle katıldık. Dr. Sadık Ahmet ve şahsımın adaylıklarının düşürülmesinden sonra listede yalnız kalan İsmail Rodoplu'yu Gümülcine (Rodop Vilayeti) halkı Yunan Parlamentosu'na bağımsız milletvekili olarak gönderdi. Seçim döneminde yapılan propaganda çalışmaları esnasında, Batı Trakya Müslüman Türk Halkı'na, "Türk" diye hitap ettiğimizden dolayı mahkemeye sevk edildik. Mahkeme tarafından 18 ay hapse mahkûm edilerek, Selânik Diyavata "Dudullu" hapishanesine gönderildik. İki buçuk ay kadar hapiste kaldıktan sonra geri kalan kısmı Patra istinaf mahkemesince paraya çevrilerek hapisten kurtulduk. Ancak bu durum bugün de devam etmekte olup, isminin başında Türk kelimesi bulunan dernekler Yunan mahkemesi tarafından reddedilmektedir. Mesela, İskeçe Türk Birliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkemeyi kazanmasına rağmen, çeşitli sebepler öne sürülerek, tabelası geri verilmemektedir.

* Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın kültür ve dilini yaşatmak adına yayın yapan basın-yayın kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları var mı?

Bölgede, Batı Trakya Türklerine ait haftalık yayımlanan sekiz gazete (Gündem, Birlik, Cumhuriyet, Trakya'nın Sesi, Dialog (Şu anda yayınlarına ara vermişlerdir.), Olay (Şu anda yayınlarına ara vermişlerdir.), Millet, Bülten) ve aylık yayımlanan üç dergi (Öğretmenin Sesi, Rodop Rüzgârı, Azınlıkça) bulunmaktadır. Bu üç derginin de internet hizmeti vardır. Bununla birlikte Gümülcine S.Müftülüğü'nün üç ayda bir yayınlanan Rehber ve İskeçe Müftülüğü'nün periyodik olarak yayınladığı Kardelen isimli dergisi bulunmaktadır. Yukarıda ismi geçen gazetelerin bir bölümü de (Birlik, Gündem, Trakya'nın Sesi, Olay, Millet vb.) internet gazeteciliği hizmeti vermektedir. Ayrıca düzenledikleri etkinliklerle bölge halkını çatıları altında toplayan ondan fazla dernek (Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği, Batı Trakya Camileri Din Görevlileri Derneği, Seçek Azınlık ve Kültür Derneği, Gümülcine Türk Gençler Birliği, İskeçe Türk Birliği, Söpa Mezunu Öğretmenler Derneği, Batı Trakya Medrese Mezunu Müslüman Muallimler Cemiyeti, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği) ve Türkçe yayın yapan dört radyomuz bulunmaktadır.

Müftülüğümüz son dönemde yayınladığı Rehber isimli bir bültenle halka yazılı basın yoluyla da ulaşmayı amaçlamaktadır. Müftülüğümüz, bültenimizi temin edemeyen kesime de, yerel radyolarda programlar düzenleyen din adamlarımız vasıtasıyla ulaşmaktadır. Bu programlar sayesinde insanlarımız sorularına cevaplar bulmaktadır. Bütün bu basın-yayın ve STK faaliyetlerinin, Türk kültürünü ve dilini canlı tutmak için çok önemli olduğu kanaatindeyim.

* Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın, Yunan politik arenasında temsilcileri var mı?

Siyasi platformda, bir iki iktidar hariç, 1923 yılından itibaren azınlığı temsil eden milletvekilleri hep olmuştur. Yunan parlamentosunda biri Gümülcine, diğeri İskeçe'den olmak üzere iki Türk milletvekili, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığını temsil etmektedir.

* Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, medyası ve halkının gündeminde hak ettiği yeri ve desteği alabiliyor mu?

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri nezdinde kanaatince zaman zaman hak ettiği yeri almaktadır. Ancak medya ve halkının gündeminde hak ettiği yeri aldığını söylememiz mümkün değildir. Batı Trakya Müslüman Türkleri, ancak ikili ilişkilerdeki problemler meydana geldiğinde gündemdeki yerini alabilmektedir.

Bizler 1363 Balkanların Fütuhatı ile Osmanlı Devleti döneminde Konya, Karaman, Balıkesir, Tokat civarı halklarından buralara gelip yerleşen veya yerleştirilen dinen Müslüman, ırki olarak da Türk insanlarız. 1912 Balkan Savaşı'ndan sonra bu toprakların Osmanlının elinden çıkmasıyla Osmanlının sınırları dışında kalmış ve 1923 Lozan Antlaşmasıyla, İstanbul Rumlarına karşılık olarak, "etabli" yani göç etmesi yasak olan bir topluluk olarak buralarda bırakılmış 120 bin civarında bir cemaatiz. Anavatan Türkiye'deki tüm kardeşlerimize saygı ve sevgilerimizi sunarken; geçmişte ve bugün olduğu gibi gelecekte de yanımızda olmalarını, desteklerini bizden esirgememelerini rica ediyoruz. Bizler iki ülke arasında kavga değil, barış unsuru olup dostluğa katkıda bulunmak istiyoruz.

* Sayın Müftüm, verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın sorunlarını dile getirmemizi sağladığınız için ben de size ve Millî Gazete'ye teşekkürlerimi sunarım.

İBRAHİM ŞERİF KİMDİR?

1951 yılında Gümülcine'ye bağlı Hasköy'de dünyaya geldi. İlkokulu Hasköy'de bitirdi. Orta ve lise eğitimini Konya İmam Hatip Lisesi'nde tamamladı. 1978 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. Batı Trakya'da Gümülcine Müftülüğü'ne bağlı olarak köy ve şehir camilerinde vaizlik görevi yaptı.

1981 yılında bir grup arkadaşıyla beraber Hakka Davet isimli dergiyi çıkardı. Aynı yıl kurulan Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1984 yılında derneğin genel sekreterliğini yaptı.

Vaaz ve İrşad Heyetinin, Müftülük sorununa çare bulmak için yaptığı aday seçiminde İbrahim Şerif, arkadaşları tarafından üç adaydan biri olarak gösterildi. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın 28 Aralık 1990 tarihinde camilerde yaptığı oylamalar neticesinde yüzde 90 oranında destek alarak Müftü seçildi.

İbrahim Şerif, "makam gaspı" gerekçesiyle senelerce mahkemelerde süründürüldükten sonra Selânik Bidayet Mahkemesi tarafından sekiz ay hapse mahkûm edildi. Üst mahkemeler de bu kararı onaylayınca, İbrahim Şerif, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etti. Mahkeme, Yunan devletinin 10 bin dolar tazminat ödemesini kararlaştırdı. İbrahim Şerif, on bin doları 1999'daki Atina depremzedelerine bağışladı.

1990 yılından beri Gümülcine Müftülüğü görevini yürüten İbrahim Şerif, Vaaz ve İrşad Heyeti tarafından çıkarılan Mihenk adlı derginin genel yayın yönetmenliğini de yaptı. 2004-2008 yılları arasında, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının en yüksek kurumu olan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanlığını yürüttü. Evli ve iki çocuk babasıdır.
YAZININ KAYNAĞI MİLLİ GAZETE