En son konular
HAKKIMIZDA
HAYATIMIZ-ANKET FORMU
İnternet sektörünün
dinamik yapısı içinde
en iyi hizmeti en uygun
koşullarda sağlayabilmek
amacıyla altyapı çalışmalarına
büyük önem göstererek,
sektörde yenilik ve
teknoloji kullanımı
konusunda öncü olmayı
ilke edinen bir Bilişim,
Tasarım ve Yazılım
geliştiricisidir.
Bugün bulunduğu
konum itibariyle
HAYATIMIZ-ANKET FORMU
sorumluluk ve
yükümlülüklerinin
bilincindedir.
Kaliteyi ilke alan bir anlayışla
geleceğe daha güvenle
bakabilmekte ve
üstlendiği tüm projeleri
büyük başarılar
göstererek
sonuçlandırabilmektedir.
HAYATIMIZ-ANKET FORMU n
amacı bireysel ve kurumsal
müşterilerinin yaşamını
kolaylaştırmak,
tanıtımlarını en uygun-doğru
ve etkili şekilde yapmak,
yeni dünyalara
açılmalarını sağlamak,
bilgiye ulaşmada önlerine
çıkabilecek engelleri ortadan
kaldırmak, çağdaş dünyanın
en önemli iletişim ve
etkilişim aracı haline gelen
İnternet' te yapılabilecekler
konusunda onlara yol göstermek
ve yanlarında olmaktır.
HAYATIMIZ-ANKET FORMU
İnternet konusunda çok
geniş çalışma alanına,
hizmet ve ürün yelpazesine
sahip bir kuruluştur.
Bu hizmetler haber ,
yayın, anket ,forum ,video ,
magazin , gündelik haber ,
spor haberleri ,motor sporları,
web sayfalarının tasarım,
Datacenter,
reklam hizmetleri vb.
HAYATIMIZ-ANKET FORMU
evrak işleri başlıkları
altında toplanabilir.
Verdiğimiz
hizmetlerimizle ilgili daha
geniş bilgiyi ilgili konu
başlıkları altındaki
sayfalarımızdan edinebilirsiniz.Nihat Genç bombaladı
1 sayfadaki 1 sayfası
Nihat Genç bombaladı
tarafından hayatimizanket C.tesi Nis. 24, 2010 1:49 pm
Yazar Nihat Genç, Türkiye’nin en muhalif seslerinden biri olarak tanınıyor. Kendisini “Tam bağımsız bir yazar” olarak tanımlayan Nihat Genç, başta siyasetçiler olmak üzere pek çok kesimde “çekinilen” bir isim…
Çünkü O; düşüncelerini yüksek sesle söylemekten asla çekinmiyor… Geri adım atmıyor… Türkiye Nihat Genç’i, “Cesur bir yürek” olarak tanıyor. Ancak son günlerde aldığı bir takım radikal kararlar, okurlarını şaşırttı. Yazarlığı bıraktığını söyleyen Nihat Genç, bu kararının arkasındaki nedenleri Gazete5’e anlattı.
Nihat Genç ile bunun dışında Türkiye’yi konuştuk… Türkiye’deki siyaseti, Türkiye’nin görünen ve görünmeyen yüzünü konuştuk. O anlattı biz dinledik ve Gazete5 okurlarıyla paylaştık.
Gazete5- Son dönemlerde yazılarınızı ve sizi çok fazla görmüyoruz. Bu sessizliğin özel bir anlamı var mı?
N. GENÇ- Şu sıralar ART’de bir program yapıyorum. Yazarlığı ise bundan 4-5 ay önce bıraktım. Bunun çeşitli sebepleri var. Bunun en önemli nedeni, çok fazla yazı siparişi olması ve yazılarımın karşılığını alamamamdır. İkinci sırada ise yoğunluk var. Artık boğucu olmaya başladı. Çocukluğumdan beri yaptığım işte uzmanlaşmış bir insanım. Bazıları bir koltukta üç karpuz taşır. Ben hayatta yapamam bunu. Dans etmeyi, bisiklete binmeyi bilmem. Bir tek yazarlık yaparım. Onu da aşırı yoğunlaşarak, günlerce düşünerek yaparım. Aşırı tüketim beni bozar. Şu anda belki, Türkçe’de ve yaşayan yazarlar arasında en çok metin üreten kişi benim. Ancak, her dakika bir yerlere yazmak benim kültürüme uygun değil.
“CEPHE SAVAŞINA GİRDİK”
Gazete5- Bu sessizlik ne kadar sürecek?
N.GENÇ- Seçimden sonra tekrar döneceğim işime. Seçime kadar bir cephe savaşına girdik. AKP’nin iktidardan gitmesi için entelektüel olarak bir mücadele başlattık. Bu mücadeleye devam ediyoruz.
Gazete5- Kimler var bu cephede?
N.GENÇ- Pek çok insan var. İsim isim saymayacağım tabii ki. Ama altını çizmemde fayda var. Bazı kişilerle ‘şimdilik’ aynı cephedeyiz. Seçimden sonra bu durum değişecek tabii. Şimdilik lüzumsuz, içeriye dönük yumruk atmıyorum. AKP’ye muhalif pozisyonda duranlarla seçime kadar gizli bir mutabakat yapma kararı aldım. Seçim sonrasında her şey eskiye döner.
Gazete5- Önümüzdeki seçimde bir iktidar değişikliği bekliyorsunuz o halde…
N. GENÇ- Ben sürekli Anadolu’yu geziyorum. Görüyorum ki AKP iktidarını önümüzdeki seçimlerde çok büyük bir sürpriz bekliyor. Bugün değişik vesilelerle gündem değiştirme çabalarını görüyoruz. Eğer aklı çalışan insanlarsak, bu tartışmalara değil, seçime odaklanırız. Herşeyin düğüm noktası seçim olacak. Bizim mücadelemiz de bu yönde. Türk milleti artık AKP iktidarından bıktı. Çünkü, bunların zekası, siyasal kültürleri bir ülkeyi yönetecek güçte değil. Bir ideolojiyi, bir derneği yönetebilirler ama bir devleti yönetemezler. Yandaş dediğimiz medyayı korku ile sindirdiler ya da parayla satın aldılar. Siyasi kültürü böyle olan insanlardan hiç kimseye hayır gelmez. Ne tarihe, ne kendilerine, ne bu ülkeye faydalı olamazlar. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar nasıl okullarda eğitim görmüşler de bu kadar zayıf bir kültürün sahibi olmuşlar? Türk milli eğitim müfredatı utansın. Biz de yoksul ailelerde büyüdük ama bir şiir kitabı, bir siyasi tarih kitabı okumayı akıl edebildik. Üstelik bunu babamız şoförken yapabildik. Demek ki bunlar ideolojik dairelerde ya da karanlık odalarda başka türlü büyütülmüşler. Önyargılarla büyütülmüşler, bu önyargılar hayatlarının son yargısı olmuş. 13 yaşındaki inandığı cemaat neyse, 70 yaşına kadar bunu dönüştürmeden, değiştirmeden gelebilecek kadar dünyadan uzak yetişmişler. Bütün bunları artık görüyoruz. Üstelik Türkiye’ye çok faydası da oldu bu iktidarın. Bu hepimize ders olsun.
Gazete5- Nasıl bir faydadan söz ediyorsunuz?
N. GENÇ- Türkiye’deki hukukçular, basın, yazarlar, herkes, ipin ucu kaçırıldığı takdirde, dikkat edilmediği takdirde Türkiye’nin nasıl bir alaboraya tutulduğunu görmüş oldu. Hasar çok büyük elbette. Dolayısıyla seçim sonunda göreve gelecek iktidarın ilk beş yılı yasal düzenlemelerle geçecek. Yürütme, yasama ve yargıyı düzenleyecek. Özel yetkili mahkemeleri düzenleyecek. AKP iktidarı, hangi kaçakları kullanıp Türkiye’yi zapt-u rapt altına aldıysa, yeni kurulacak hükümet, bu kaçakların hepsini toparlamak zorunda kalacak. Tahmin ediyorum yeni iktidar bir hukuk iktidarı olacak.
Gazete5- Seçim sonuçlarından çok emin görünüyorsunuz. Partilerin oy oranına ilişkin tahmin yürütebiliyor musunuz?
N. GENÇ- CHP- MHP koalisyonunu çok net görüyorum. Bu tartışılmaz. CHP’nin oy oranının yüzde 25-27 aralığında olacağını tahmin ediyorum. MHP’de de en az iki puan artışı görüyorum. Bunun dışındaki partilerden Güneydoğu’da DP’nin yüzde 3’lük bir rezervi olduğunu düşünüyorum. Kalıcı bir oy oranı bu zaten. O da önemli bir etken sayılabilir. AKP’nin oy oranı konusunda da çok büyük bir sürpriz yaşanacağını düşünüyorum.
“AÇILAN YARA ÇOK BÜYÜK”
Gazete5- Bu düşüşü hangi etkenlere bağlıyorsunuz? AKP nerede hata yaptı?
N. GENÇ- Bir kere bunlar fazlasıyla deli cesareti sergilemeye başladılar. Hukuk ve yargıyla çok rahat oynadıklarını gördüler. Türkiye’yi parmaklarında oynatabildiklerini gördüler. Bu da büyük medya vasıtasıyla, arkalarına aldıkları büyük güçler sayesinde oldu. Bu topraklarda, bugüne kadar böylesine yoğun bir hukuk ihlali hiç yaşanmadı. Buna rağmen hiç ses çıkmıyor. Muhalif sesler bastırılıyor. Buradan aldıkları delilikle artık başkanlık sistemine mi giderler, padişahlığa mı bilemem. Canları ne istiyorsa yapıyorlar.
Bunun dışında yaşanan hırsızlıklar, yolsuzluklar ortada. Yandaşlıklar aşikar. Ekonomik anlamda da dünyadaki büyük ekonomik çöküşü kullanamadılar. Millete iki yüzlü davrandılar. Örneğin Gazze’ye ABD müsaadesiyle bir iki fırça atar pozisyona girdiler, ancak Irak’ta ölen 1.5 milyon insan için ses bile çıkaramadılar. İç politika söz konusu olduğunda, işsizlik, yoksulluk bölgeler arasındaki dengesizlikler konusunda tek cümle etmiyorlar. Kendi yandaşlarına verdikleri ihaleler, Deniz Feneri gibi yüzlerce konuda Türk halkını aptal yerine koyuyorlar. Ben geçtiğimiz 30 yıl içinde Türk milletinin bütün iktidarları yolsuzluk nedeniyle dönüştürdüğüne inanıyorum. Bütün iktidarlar bunu yaptı ve halk bunları gönderdi. Türkiye’de merkezde bir parti kalmamışsa, bunun sebebi, bu partilerin Türk milletini yolsuzlukla kandırmış olmasıdır. Türkiye siyaseten üçüncü dünya ülkesi. Küçük bir kasaba politikacısından en büyüğüne kadar insanlar yandaşlık yapıyor, korumacılık yapıyor. Bu siyasi kültür değişmedikçe sistem de değişmiyor. Ancak halk, bugünkü iktidarın daha feci olduğunu gördü. Bir kere “dindarlık ve inanç” kavramlarını kullanarak geldiler. Millette açtıkları yaralar ise çok büyük.
“KARŞIMIZDA BİR CEMAAT VAR”
Gazete5- Son birkaç yılda en çok tartışılan konular, Ergenekon soruşturması ekseninde ortaya çıkıyor. Bu kapsamda hukuk ihlalleri yaşandığı, TSK’nın da sistemli bir şekilde yıpratıldığı öne sürülüyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.GENÇ- Bir yere bir nükleer bomba atılırsa, önce ilk anda bir takım insanları öldürür. İkinci derecede etkisi insanların bazı uzuvlarında yol açtığı kayıplarla belli olur. Üçüncü derecede ise genleri bozar, kalıcı hasar bırakır. Dördüncü olarak da çevreye bıraktığı artıkları zarar vermeye devam eder. Ben bu Ergenekon, Balyoz gibi tertipleri bu şekilde değerlendiriyorum. Bir bomba atılıyor ortaya. Askerler, yazarlar, hukukçular arasından ilk elden büyük kurbanlar alındı. İkinci olarak sakatlananlar oldu, güven kaybı yaşayanlar oldu. Tabii büyük bir tahrip etkisi var. Ama nihayetinde bu bombanın gücü yetmiş milyona yetmedi. O kadar büyük bombaları da yok henüz. Olsaydı Kurtuluş Savaşı’nda kullanırlardı zaten. Başka bombalarla gelsinler. Burada bekliyoruz kendilerini.
Karşımızda bir cemaat, onun arkasında tuhaf bir tezgah, bir dümen görüyoruz. Balyoz, Ergenekon adı altında, Türkiye’nin omuriliğini kırmak, Türkiye’yi sindirmek, yerli direnci bozmak için yapılmış operasyonlara tanık oluyoruz. Fakat bu hareketi yapan insanlar iki şeyi bilmiyorlar. Biri, bu ülkede çok büyük bir mukavemet var. Bunu göremiyorlar. Gördükleri sadece Cumhuriyet mitingleriydi. Onu dağıtmak istediler. Ama bu mukavemet, cumhuriyet mitingleriyle sınırlı bir şey değil. Bu ülkenin insanlarında, toprağa çok büyük bir sevgi var. Kalıcı bir sevgi. Siyaset bir yere kadardır. Bunu hesaplayamadılar. Bu kadar büyük tezgah, bir Ortadoğu ülkesinde olsaydı başarabilirlerdi belki. Ama 70 milyonluk bir ülkede bunu yapamazlar. Türkiye’nin büyüklüğü ile baş edecek güçleri yok. Çok büyük bir tertip vardı ve bu tertip çuvalladı. Şimdi Türk milleti bu tertibin altından kalkmayı düşünüyor. Gece gündüz dua ediyor.
Gazete5- Bütün bunların bir plan dahilinde yaşandığını mı düşünüyorsunuz?
N.GENÇ- Türkiye’de uygulanan işgal planı çok daha değişik bir plan. Bunu pek çok kez söyledim. Herkes benim düşünceme yavaş yavaş geliyor. Irak ya da Gürcistan’da uygulanan işgal planlarından biraz daha farklı bir model uygulanıyor Türkiye’de. Orada renkli devrimler yaşandı. İlk tertip buydu. Önümüzdeki yıllarda başka tertipler de göreceğiz. En azından 25 yıl süre veriyorum. Dünyada yeni siyasal dengelerin yerine oturması bu kadar sürer. Tahminen 15-20 yıl içinde çok sert uluslar arası tartışmalar yaşanacak. Bu çerçevede Türkiye’deki operasyonlar ve renkli devrim girişimleri sahnelenmeye devam edecek.
“BU TOPRAK İÇİN ÖLÜRÜZ”
Gazete5- Bu tertiplerin nihai amacı nedir? Başarıya ulaşma şansı var mı?
N.GENÇ-Türkiye’deki milli direnişi kırmak tabii ki. Sovyetler dağıldıktan sonra oturan yeni dengeler içinde Türkiye karakol bekçiliğine devam etsin isteniyor. Tabii Türkiye’nin yeni görevi ‘kahyalık’ olacak. Irak ve Afganistan’da İngiliz, Amerikan çocukları ölmesin, kahyalığı yapan Türkiye gitsin bu bölgelere. Ancak bilmiyorlar ki, biz bu operasyonlara kaşarlıyız. Türkler tarihin ilk gününden beri, aile ve toprak sevgisi ile yaşayan, inançlarına bağlı bir millet olmuştur. Hiç kimse, karşısında çok büyük bir siyasi düşünce olduğu gerekçesiyle inancından, aile değerlerinden vazgeçmez. İşte Türk milleti böyledir. Zamanı geldiğinde, Çanakkale’de, Kurtuluş savaşında insanlar nasıl ölmüşse, bizler de öyle öleceğiz. Bu toprağın suyunu içtiysek, onun için ölürüz de. Bu toprağın kültürü budur. Bu tertipleri düzenleyenler, dayatanlar bu kültürden bihaber. Sorunları bu.
Gazete5-Son dönemde en fazla tartışılan konulardan biri de demokratik açılım oldu. Bunu Anayasa değişikliği izledi. İktidarın bu girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.GENÇ- Bunlar bize dayatılan projeler. Dünya bizi kendi projelerinde kullanmak istiyor. Biz de bir şey dayatalım dünyaya. Ama biz bunu yapamıyoruz. Bize dayatılanı yapıyoruz. Örneğin Ermeni soykırımı bize dayatıldı. Güneydoğu sorunu bize dayatıldı. Habur’daki hukuk skandalına kadar geldi dayandı iş. KKTC’de olup bitenlere kadar geldi dayandı. Tüm bunlar bize dayatılan projeler. Bu projeler, ülkenin büyük reflekslerine çarptı. Absürd bir şeye dönüştü. Biz komşularla ilişkileri bitirelim düşüncesinde değiliz. Hatta komşularımıza daha çok açılalım, ticaret yapalım. Örneğin Ermenistan ile siyaset dışına çıkıp, kültürel ilişkilerin geliştirilmesine karşı değilim. Osmanlı hinterlandı bizim kardeş kültürlerimizi kapsıyor. Kapıları ne kadar açarsak biz kazanırız. Bu toprağın en büyük gücü bağımsızlığından geliyor. Bir diğeri de tüm bu çevreyi içine almasından geliyor. Bu kapıların bize sürekli açık olması lazım. Böylece kan dolaşımı olur. Daha güçlü bir ülke haline geliriz. AKP belki bunu yapmak istiyor ama bunu gerçekleştirecek dürüst bir politikası yok. ABD’den güç alıp, Türkiye içindeki muhalif sesleri içeri tıkmakla olmaz. Her ülkeyi ayakta tutan şey yerli yani ‘milli’ güçtür. Bunlar da iki tanedir. Biri madenleridir, diğeri de vatansever gücüdür. Sen bunları nasıl tasfiye edersin? Bunları kendi projene dahil etmen gerekiyor. Ergenekon diye aydınlarını içeri atamazsın. Onları yanına almalısın. Onların ideolojilerini kabul etmen gerekmiyor. Ortak bir mutabakat kuramasan da yan yana durabilmelisin.
“BİR ÇOK DEVRİMCİ KİN KUSUYOR”
Gazete5- Yan yana durdukları bazı aydın ve yazarlar var. Özellikle basında, mevcut siyaset anlayışını takdirle izleyen bir kesim var.
N.GENÇ- Bugün, 12 Eylül işkencelerinden geçmiş birçok devrimcinin, sonradan liberalist olmuş devrimcinin bu ülkenin tarihine, geçmişine kin kustuğunu görüyorum. Bu çok büyük bir trajedi elbette. Ancak bu kini uluslararası politikaya alet edemezsin. Acını, uluslararası politikada, Türkiye’nin yönünü değiştirmek için, Türkiye’yi birilerinin emir eri yapmak için kullanamazsın. Bu affedilir bir şey değil. Bu devlet seni dövdüyse, bunun hukuki karşılığını almaya çalışırsın. Ama yabancıyla işbirliği yapamazsın. Komşu gelip seninle yemek yer ama senin yatak odana giremez. Giremez kardeşim. Bizim delimiz de, manyağımız da bizimdir. Hitler’i örnek verelim. Hitler Avrupalıdır. Avrupa kendi hatasını kendi içinde çözmeye çalışmıştır. Nazizm gibi çıkışları yasaklayarak yapmıştır bunu. Bizim delilerimiz de bize aittir. Bunları sınırlandırmanın bir yolunu mutlaka buluruz. ‘Beni burada çok dövdüler, gel ABD bize yardım et’ denir mi? Benim Hz. Ali’nin türbesini bombalayan adamlarla ne işim olur? Bunlar bu toprağın kutsallarıdır. Sen Hz. Ali’nin türbesini bombalayanlarla işbirliği, uluslararası siyaset yapabilir misin? Siyaset fırıldakları, tilkilikleri içinde barındırır ama bir yere kadar. Bunlar karşısında sessiz kalmış, susturulmuş insanlar… Üç yıldır yüzlerce insan töhmet altında bırakılıyor. Suç yok, belge yok.
“BENİ DAVET EDEMEZLER”
Gazete5- Başbakan’ın demokratik açılım kapsamında sanatçı ve yazarlarla yaptığı görüşmeleri nasıl değerlendirdiniz? Yazarlarla yapılan toplantıya siz de davet edildiniz mi?
N.GENÇ- Demokratik açılım girişimiyle, Sayın Erdoğan’a ‘yakışıklı’ diyebilecek bir insanın Türkiye’de yaşadığını öğrenmiş olduk. (Kibariye’nin açıklamasını kastediyorum) Bu kadar acı, trajedi, yoksulluk,hukuk ihlali varken, insanları kandıracak ‘kumpanyalar’ düzenleniyor. Bu kumpanya Habur’da sergilendi. Romanlarla sergilendi. İktidar partisi bir seri kumpanya düzenliyor. Ama kumpanyaların etkisi bir anlık birşeydir. Bir kasabaya gider kumpanya. İnsanlar eğlenir. Ama bir sonraki akşam, izledikleri sanatçı hakkında “şöyle böyle” demeye başlarlar.
Gazete5- Yazarlarla yapılan toplantıya davet edilip edilmediğinizi söylemediniz…
N.GENÇ- Bunların beni davet edecekleri güçleri olabilir mi? Nasıl telefon kaldıracaklar bana? Ben, ‘bağımsız yazarlık’ cümlesinde iddialı bir insanım. Biz çocukken denize girerdik. Kayaları görürdük. ‘Şu kayaya kadar yüzelim’ derdik. Ama daha ileride başka kayalar vardı, hiçbir arkadaşım oraya kadar yüzemezdi. Güçleri yetmezdi yani. Bu kayalar, gemiler için de büyük tehlikeydi. İşte bu kayaların tercümesi, ‘Dikkatli ol, burası Dingo’nun ahırı değil’dir. Yazar da işte böyle kaya gibi durmak zorundadır. Kah görünür, kah görünmez. Dalgalar bazen üstünü örter görünmez. Denizcilerin korkusu da bu yüzdendir. Biz de işte o kayalar gibiyiz. Gün gelir deniz üzerine güzel bir şiir yazarız. Cana yakın bir insan diye düşünür gelirler. Ama kayaya çarpıp geri dönerler. Ben de kendimi böyle görüyorum işte. Beni o toplantıya davet edebilirler mi sizce?
“KEMALİST DE ULUSALCI DA DEĞİLİM. ATATÜRK’E HAYRANIM”
Gazete5- Bugüne kadar çok sert söylemleriniz ve çıkışlarınız oldu. Hatta bazı kesimlerin eleştiri oklarına hedef gösterildiniz? Siz kendinizi nerede görüyorsunuz?
N.GENÇ- Hayatım boyunca bana türlü yakıştırmalar yapıldı. Nihat Genç Kemalist dediler, ulusalcı dediler. Ben ne Kemalist oldum, ne de ulusalcı... Ancak ******’e hayranım. Çünkü ondan öğrendiğim bir şey var. O da bağımsızlık. Benim derdim bağımsızlıktır. Bu ülkenin korunmasıdır. Kim hizmet ederse yanındayım. ******çü olsun ya da olmasın. Türkiye’de bir takım kavramlar büyütülüyor. Horoz dövüşü olsun diye yapılıyor bu… Ben öyle bir yerde değilim. Gün gelir liberal damarlarım çok kaynayabilir. Ama benim için vatan sevgisi ve bağımsızlık esastır. Bunu da bu topraklarda en iyi yapan Mustafa Kemal ****** olduğu için O’na hayranlığım sürüyor. Mucizevi adımlar attı ******. Ne yazık ki “Güliver Cüceler Ülkesindeydi”. Millet attığı adımları daha göremedi. Bir adım attı 20’li yıllarda, öbür adımı 2050’lere denk geliyor. Birileri onun müstehcen yerlerinde kaldı. Boşluğunda kaldı. Daha ilk adımını görecek zihniyet, zeka olmadı bu ülkede.
Gazete5- Şimdi siyasette “Başkanlık sistemi” tartışması başladı. Bu sistem Türkiye’ye uygun mu?
N.GENÇ- Yeni telaffuz edilmiyor bu. Her iktidar döneminde bunlar gündeme gelir. Bir örneği ABD’dedir. Türkiye’de bu konunun yanında ya da karşısında olmak diye bir şey söylemek istemiyorum. Ama bu kadar arada ve derede bunları söylemek ilginç. Bana göre iktidardakiler, ilk planda yargıya el atmak, hakim ve yargıç atamalarında söz sahibi olmak istediler. Bunun en önemli sebebi, CHP’nin Yüce Divan dediği noktada korunabilmek ihtiyacıydı. Şimdi de, “Bunu yapamazsak, başkanlığa gidelim, işi oradan kurtaralım” diyor olabilirler. Sürekli tekrarladıkları şey ‘millet egemenliği’… Ancak dört beş ay sonra seçim arefesine girildiğinde, bunları ayakta tutan o mucize laf, milli egemenlik lafı boşluğa düşecek. Çünkü bu millet başka bir kanada geçecek.
Gazete5- Medyada bir yandaş-karşıt tartışması almış başını gidiyor. Sizin öngördüğünüz gibi bir iktidar değişikliğinde, bu dengelerin de değişmesi söz konusu olabilir mi?
N.GENÇ- Bu denge değişmez. Ancak yavaş yavaş taraf değiştirirler. Kendiliğinden olur bu. Pansuman olur bir iktidar değişikliği. Hastalık yine durur ama. İnsan haklarına saygılı gazeteciler yetişmez, bağımsız gazeteciler yetişmez, cemaatten ve patronajdan kurtulmaz medya. Türkiye’nin en büyük hastalığı budur. Bunu bitirecek bir hareket yok zaten şu anda Türkiye’de. Yeni iktidar, bazı küçük unsurları yanına çekecek, dönüştürecek ama yok edemez. Önce Türkiye, milli eğitim müfredatı, gazetecilik temel yasaları çok köklü değişime uğramadan, Türkiye gazetecilerini ve yazarlarını bulamayacak. Bunu kendi şahsımda da görüyorum ben. Türkiye, yazarlığı ve gazeteciliği tanımayan bir ülke. En iyi gazeteciler dahi Türkiye’ye dayatılmış projelerin adamları oluyorlar. Ya Barzani sözcüsü, ya ABD sözcüsü oluyorlar. Son dört beş yılda özgürlük, demokrasi gibi kavramlar etrafında toplanarak bunları örtmeye çalışıyorlar. Bu kavramlar moda olmadan önce daha moda laflarımız vardı bizim. Özelleştirme vardı. On binlerce tesis satıldı. İçler acısı. Arjantin’den beteriz şu anda kimsenin haberi yok. 2. Mahmut’tan bu yana bu ülkenin ne kadar irili ufaklı varlığı varsa hepsi satıldı. Alanlar daha çok vergi verecek, istihdam yaratacak dediler hepsi yalan çıktı. Bir tane yazar çıkıp da “şunu sattık da ne oldu” diye sormadı. Aynı şekilde küflü bürokrasi hantal devlet lafını moda ettiler. Ne oldu? Tekel işçileri sokağa atıldı. Coplanarak sokağa atıldı hem de. Bunların hepsi sahte kavramlar.
“TÜRKİYE’DE AYDIN YOK”
Gazete5- Türkiye’deki aydınlara yönelik bir tepkiniz de var sizin… Neden?
N.GENÇ- Bir kere, Türkiye’de aydın olmadığı için, Anadolu halkının ürettiği her şey ham satılıyor. Ürettiğimiz her şey çuvalla, balyayla satılıyor. Bütün bunlar aydın olmadığı için yaşanıyor bu ülkede. Hiçbir üretimimize artı değer koyamıyoruz. Bunu yapacak olanlar aydınlardır. Aydınlar bu ülkede köylüyü yalnız bırakmıştır. Akşamları televizyonlarda konuşan statükonun ta kendisi aydın.. Türkiye halkını kandırır, değerleriyle dalga geçer. İşte bizim aydınımız bu. Peki bu bizi nereye getirdi. Türkiye’nin temel değerleri örtüldü. Bugüne kadar büyük büyük sloganlarla konuştular. Hantal, küflü devlet dediler. “Satın gitsin anasını satayım” dediler. Bugün gelinen nokta neresi? Sinop’tan İstanbul’a gidin. Tepelerin, dağların hepsinin oyulduğunu görürsünüz. Yabancı firmalara maden arama ruhsatı verilmiş. Ne arıyorsun burada? Boncuk mu arıyorsun? Ruhsat belirsiz. Eskişehir’e karadan yolculuk yapın. Tüm dağların oyulduğunu görürsünüz. Bu ülkede bir talan var. Bu ülkenin en değerli varlığı suyudur. Bir firma, Uludağ’dan akan tüm kaynak sularını alıyor. Bir İsrail firması. Ben çok şeyimi satarım da yabancılara, suyumu satmam. Unumu satmam, suyumu satmam. Bunu İsrail’e satmışsın ve aydınsın. Konuşmuyorsun. Telekom’u satarsın, petrolünü satarsın belki ama suyunu satamazsın. Gençlikte, halkta bir ülke sevgisi var. Ancak bu siyasal ve hukuki düzenlemelere tabi tutulmamış. Yağmalanmış, talan edilmiş. Şimdi gelecek olan bir siyasi iktidar bunu düzeltmeli. Yağmalanmaya bu kadar açık olmayalım. Yağma bizi aşağılayan bir şey. İşte bizim aydın dediklerimiz bütün bunlara sessiz kalıyor…
“ORAHAN PAMUK TEK CÜMLE ETTİ. O DA KÜFÜR”
Mesela Orhan Pamuk üzerine bir cümle sarf etmek istiyorum. Bu adam tüm Türkiye’de matbuatın imal edildiği günden beri en çok röportaj yapılan, en çok övülen adamdır. Tuğla gibi, beton gibi kitapları saptırıldı ve okutuldu. Bütün köşe yazarları övdü değil mi bu insanı? Orhan Pamuk bir cümle etti mi? Hayır. Tek cümlesi var o da küfür. Türkler 1.5 milyon Ermeni’yi katletti dedi. Başka bir cümle kurduğunu gördünüz mü? Ben deha’ya inanmam. Dehasına inandığım tek adam var. Mozart. Onda da otistik bir bozukluk olduğuna inanıyorum. Şimdi de Mustafa Kemal’in dehasına inanıyorum. Fakat O da uzun kış gecelerinde, savaş cephelerinde oturmuş çadırda okumuş. Herkes uyurken o okumuş. Kitaplarına, dip notlarına bakınca görülüyor. Orada da çok çalışma var.
Gazete 5- Teşekkürler Sayın Genç.
Çünkü O; düşüncelerini yüksek sesle söylemekten asla çekinmiyor… Geri adım atmıyor… Türkiye Nihat Genç’i, “Cesur bir yürek” olarak tanıyor. Ancak son günlerde aldığı bir takım radikal kararlar, okurlarını şaşırttı. Yazarlığı bıraktığını söyleyen Nihat Genç, bu kararının arkasındaki nedenleri Gazete5’e anlattı.
Nihat Genç ile bunun dışında Türkiye’yi konuştuk… Türkiye’deki siyaseti, Türkiye’nin görünen ve görünmeyen yüzünü konuştuk. O anlattı biz dinledik ve Gazete5 okurlarıyla paylaştık.
Gazete5- Son dönemlerde yazılarınızı ve sizi çok fazla görmüyoruz. Bu sessizliğin özel bir anlamı var mı?
N. GENÇ- Şu sıralar ART’de bir program yapıyorum. Yazarlığı ise bundan 4-5 ay önce bıraktım. Bunun çeşitli sebepleri var. Bunun en önemli nedeni, çok fazla yazı siparişi olması ve yazılarımın karşılığını alamamamdır. İkinci sırada ise yoğunluk var. Artık boğucu olmaya başladı. Çocukluğumdan beri yaptığım işte uzmanlaşmış bir insanım. Bazıları bir koltukta üç karpuz taşır. Ben hayatta yapamam bunu. Dans etmeyi, bisiklete binmeyi bilmem. Bir tek yazarlık yaparım. Onu da aşırı yoğunlaşarak, günlerce düşünerek yaparım. Aşırı tüketim beni bozar. Şu anda belki, Türkçe’de ve yaşayan yazarlar arasında en çok metin üreten kişi benim. Ancak, her dakika bir yerlere yazmak benim kültürüme uygun değil.
“CEPHE SAVAŞINA GİRDİK”
Gazete5- Bu sessizlik ne kadar sürecek?
N.GENÇ- Seçimden sonra tekrar döneceğim işime. Seçime kadar bir cephe savaşına girdik. AKP’nin iktidardan gitmesi için entelektüel olarak bir mücadele başlattık. Bu mücadeleye devam ediyoruz.
Gazete5- Kimler var bu cephede?
N.GENÇ- Pek çok insan var. İsim isim saymayacağım tabii ki. Ama altını çizmemde fayda var. Bazı kişilerle ‘şimdilik’ aynı cephedeyiz. Seçimden sonra bu durum değişecek tabii. Şimdilik lüzumsuz, içeriye dönük yumruk atmıyorum. AKP’ye muhalif pozisyonda duranlarla seçime kadar gizli bir mutabakat yapma kararı aldım. Seçim sonrasında her şey eskiye döner.
Gazete5- Önümüzdeki seçimde bir iktidar değişikliği bekliyorsunuz o halde…
N. GENÇ- Ben sürekli Anadolu’yu geziyorum. Görüyorum ki AKP iktidarını önümüzdeki seçimlerde çok büyük bir sürpriz bekliyor. Bugün değişik vesilelerle gündem değiştirme çabalarını görüyoruz. Eğer aklı çalışan insanlarsak, bu tartışmalara değil, seçime odaklanırız. Herşeyin düğüm noktası seçim olacak. Bizim mücadelemiz de bu yönde. Türk milleti artık AKP iktidarından bıktı. Çünkü, bunların zekası, siyasal kültürleri bir ülkeyi yönetecek güçte değil. Bir ideolojiyi, bir derneği yönetebilirler ama bir devleti yönetemezler. Yandaş dediğimiz medyayı korku ile sindirdiler ya da parayla satın aldılar. Siyasi kültürü böyle olan insanlardan hiç kimseye hayır gelmez. Ne tarihe, ne kendilerine, ne bu ülkeye faydalı olamazlar. Şimdi düşünüyorum da bu insanlar nasıl okullarda eğitim görmüşler de bu kadar zayıf bir kültürün sahibi olmuşlar? Türk milli eğitim müfredatı utansın. Biz de yoksul ailelerde büyüdük ama bir şiir kitabı, bir siyasi tarih kitabı okumayı akıl edebildik. Üstelik bunu babamız şoförken yapabildik. Demek ki bunlar ideolojik dairelerde ya da karanlık odalarda başka türlü büyütülmüşler. Önyargılarla büyütülmüşler, bu önyargılar hayatlarının son yargısı olmuş. 13 yaşındaki inandığı cemaat neyse, 70 yaşına kadar bunu dönüştürmeden, değiştirmeden gelebilecek kadar dünyadan uzak yetişmişler. Bütün bunları artık görüyoruz. Üstelik Türkiye’ye çok faydası da oldu bu iktidarın. Bu hepimize ders olsun.
Gazete5- Nasıl bir faydadan söz ediyorsunuz?
N. GENÇ- Türkiye’deki hukukçular, basın, yazarlar, herkes, ipin ucu kaçırıldığı takdirde, dikkat edilmediği takdirde Türkiye’nin nasıl bir alaboraya tutulduğunu görmüş oldu. Hasar çok büyük elbette. Dolayısıyla seçim sonunda göreve gelecek iktidarın ilk beş yılı yasal düzenlemelerle geçecek. Yürütme, yasama ve yargıyı düzenleyecek. Özel yetkili mahkemeleri düzenleyecek. AKP iktidarı, hangi kaçakları kullanıp Türkiye’yi zapt-u rapt altına aldıysa, yeni kurulacak hükümet, bu kaçakların hepsini toparlamak zorunda kalacak. Tahmin ediyorum yeni iktidar bir hukuk iktidarı olacak.
Gazete5- Seçim sonuçlarından çok emin görünüyorsunuz. Partilerin oy oranına ilişkin tahmin yürütebiliyor musunuz?
N. GENÇ- CHP- MHP koalisyonunu çok net görüyorum. Bu tartışılmaz. CHP’nin oy oranının yüzde 25-27 aralığında olacağını tahmin ediyorum. MHP’de de en az iki puan artışı görüyorum. Bunun dışındaki partilerden Güneydoğu’da DP’nin yüzde 3’lük bir rezervi olduğunu düşünüyorum. Kalıcı bir oy oranı bu zaten. O da önemli bir etken sayılabilir. AKP’nin oy oranı konusunda da çok büyük bir sürpriz yaşanacağını düşünüyorum.
“AÇILAN YARA ÇOK BÜYÜK”
Gazete5- Bu düşüşü hangi etkenlere bağlıyorsunuz? AKP nerede hata yaptı?
N. GENÇ- Bir kere bunlar fazlasıyla deli cesareti sergilemeye başladılar. Hukuk ve yargıyla çok rahat oynadıklarını gördüler. Türkiye’yi parmaklarında oynatabildiklerini gördüler. Bu da büyük medya vasıtasıyla, arkalarına aldıkları büyük güçler sayesinde oldu. Bu topraklarda, bugüne kadar böylesine yoğun bir hukuk ihlali hiç yaşanmadı. Buna rağmen hiç ses çıkmıyor. Muhalif sesler bastırılıyor. Buradan aldıkları delilikle artık başkanlık sistemine mi giderler, padişahlığa mı bilemem. Canları ne istiyorsa yapıyorlar.
Bunun dışında yaşanan hırsızlıklar, yolsuzluklar ortada. Yandaşlıklar aşikar. Ekonomik anlamda da dünyadaki büyük ekonomik çöküşü kullanamadılar. Millete iki yüzlü davrandılar. Örneğin Gazze’ye ABD müsaadesiyle bir iki fırça atar pozisyona girdiler, ancak Irak’ta ölen 1.5 milyon insan için ses bile çıkaramadılar. İç politika söz konusu olduğunda, işsizlik, yoksulluk bölgeler arasındaki dengesizlikler konusunda tek cümle etmiyorlar. Kendi yandaşlarına verdikleri ihaleler, Deniz Feneri gibi yüzlerce konuda Türk halkını aptal yerine koyuyorlar. Ben geçtiğimiz 30 yıl içinde Türk milletinin bütün iktidarları yolsuzluk nedeniyle dönüştürdüğüne inanıyorum. Bütün iktidarlar bunu yaptı ve halk bunları gönderdi. Türkiye’de merkezde bir parti kalmamışsa, bunun sebebi, bu partilerin Türk milletini yolsuzlukla kandırmış olmasıdır. Türkiye siyaseten üçüncü dünya ülkesi. Küçük bir kasaba politikacısından en büyüğüne kadar insanlar yandaşlık yapıyor, korumacılık yapıyor. Bu siyasi kültür değişmedikçe sistem de değişmiyor. Ancak halk, bugünkü iktidarın daha feci olduğunu gördü. Bir kere “dindarlık ve inanç” kavramlarını kullanarak geldiler. Millette açtıkları yaralar ise çok büyük.
“KARŞIMIZDA BİR CEMAAT VAR”
Gazete5- Son birkaç yılda en çok tartışılan konular, Ergenekon soruşturması ekseninde ortaya çıkıyor. Bu kapsamda hukuk ihlalleri yaşandığı, TSK’nın da sistemli bir şekilde yıpratıldığı öne sürülüyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.GENÇ- Bir yere bir nükleer bomba atılırsa, önce ilk anda bir takım insanları öldürür. İkinci derecede etkisi insanların bazı uzuvlarında yol açtığı kayıplarla belli olur. Üçüncü derecede ise genleri bozar, kalıcı hasar bırakır. Dördüncü olarak da çevreye bıraktığı artıkları zarar vermeye devam eder. Ben bu Ergenekon, Balyoz gibi tertipleri bu şekilde değerlendiriyorum. Bir bomba atılıyor ortaya. Askerler, yazarlar, hukukçular arasından ilk elden büyük kurbanlar alındı. İkinci olarak sakatlananlar oldu, güven kaybı yaşayanlar oldu. Tabii büyük bir tahrip etkisi var. Ama nihayetinde bu bombanın gücü yetmiş milyona yetmedi. O kadar büyük bombaları da yok henüz. Olsaydı Kurtuluş Savaşı’nda kullanırlardı zaten. Başka bombalarla gelsinler. Burada bekliyoruz kendilerini.
Karşımızda bir cemaat, onun arkasında tuhaf bir tezgah, bir dümen görüyoruz. Balyoz, Ergenekon adı altında, Türkiye’nin omuriliğini kırmak, Türkiye’yi sindirmek, yerli direnci bozmak için yapılmış operasyonlara tanık oluyoruz. Fakat bu hareketi yapan insanlar iki şeyi bilmiyorlar. Biri, bu ülkede çok büyük bir mukavemet var. Bunu göremiyorlar. Gördükleri sadece Cumhuriyet mitingleriydi. Onu dağıtmak istediler. Ama bu mukavemet, cumhuriyet mitingleriyle sınırlı bir şey değil. Bu ülkenin insanlarında, toprağa çok büyük bir sevgi var. Kalıcı bir sevgi. Siyaset bir yere kadardır. Bunu hesaplayamadılar. Bu kadar büyük tezgah, bir Ortadoğu ülkesinde olsaydı başarabilirlerdi belki. Ama 70 milyonluk bir ülkede bunu yapamazlar. Türkiye’nin büyüklüğü ile baş edecek güçleri yok. Çok büyük bir tertip vardı ve bu tertip çuvalladı. Şimdi Türk milleti bu tertibin altından kalkmayı düşünüyor. Gece gündüz dua ediyor.
Gazete5- Bütün bunların bir plan dahilinde yaşandığını mı düşünüyorsunuz?
N.GENÇ- Türkiye’de uygulanan işgal planı çok daha değişik bir plan. Bunu pek çok kez söyledim. Herkes benim düşünceme yavaş yavaş geliyor. Irak ya da Gürcistan’da uygulanan işgal planlarından biraz daha farklı bir model uygulanıyor Türkiye’de. Orada renkli devrimler yaşandı. İlk tertip buydu. Önümüzdeki yıllarda başka tertipler de göreceğiz. En azından 25 yıl süre veriyorum. Dünyada yeni siyasal dengelerin yerine oturması bu kadar sürer. Tahminen 15-20 yıl içinde çok sert uluslar arası tartışmalar yaşanacak. Bu çerçevede Türkiye’deki operasyonlar ve renkli devrim girişimleri sahnelenmeye devam edecek.
“BU TOPRAK İÇİN ÖLÜRÜZ”
Gazete5- Bu tertiplerin nihai amacı nedir? Başarıya ulaşma şansı var mı?
N.GENÇ-Türkiye’deki milli direnişi kırmak tabii ki. Sovyetler dağıldıktan sonra oturan yeni dengeler içinde Türkiye karakol bekçiliğine devam etsin isteniyor. Tabii Türkiye’nin yeni görevi ‘kahyalık’ olacak. Irak ve Afganistan’da İngiliz, Amerikan çocukları ölmesin, kahyalığı yapan Türkiye gitsin bu bölgelere. Ancak bilmiyorlar ki, biz bu operasyonlara kaşarlıyız. Türkler tarihin ilk gününden beri, aile ve toprak sevgisi ile yaşayan, inançlarına bağlı bir millet olmuştur. Hiç kimse, karşısında çok büyük bir siyasi düşünce olduğu gerekçesiyle inancından, aile değerlerinden vazgeçmez. İşte Türk milleti böyledir. Zamanı geldiğinde, Çanakkale’de, Kurtuluş savaşında insanlar nasıl ölmüşse, bizler de öyle öleceğiz. Bu toprağın suyunu içtiysek, onun için ölürüz de. Bu toprağın kültürü budur. Bu tertipleri düzenleyenler, dayatanlar bu kültürden bihaber. Sorunları bu.
Gazete5-Son dönemde en fazla tartışılan konulardan biri de demokratik açılım oldu. Bunu Anayasa değişikliği izledi. İktidarın bu girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.GENÇ- Bunlar bize dayatılan projeler. Dünya bizi kendi projelerinde kullanmak istiyor. Biz de bir şey dayatalım dünyaya. Ama biz bunu yapamıyoruz. Bize dayatılanı yapıyoruz. Örneğin Ermeni soykırımı bize dayatıldı. Güneydoğu sorunu bize dayatıldı. Habur’daki hukuk skandalına kadar geldi dayandı iş. KKTC’de olup bitenlere kadar geldi dayandı. Tüm bunlar bize dayatılan projeler. Bu projeler, ülkenin büyük reflekslerine çarptı. Absürd bir şeye dönüştü. Biz komşularla ilişkileri bitirelim düşüncesinde değiliz. Hatta komşularımıza daha çok açılalım, ticaret yapalım. Örneğin Ermenistan ile siyaset dışına çıkıp, kültürel ilişkilerin geliştirilmesine karşı değilim. Osmanlı hinterlandı bizim kardeş kültürlerimizi kapsıyor. Kapıları ne kadar açarsak biz kazanırız. Bu toprağın en büyük gücü bağımsızlığından geliyor. Bir diğeri de tüm bu çevreyi içine almasından geliyor. Bu kapıların bize sürekli açık olması lazım. Böylece kan dolaşımı olur. Daha güçlü bir ülke haline geliriz. AKP belki bunu yapmak istiyor ama bunu gerçekleştirecek dürüst bir politikası yok. ABD’den güç alıp, Türkiye içindeki muhalif sesleri içeri tıkmakla olmaz. Her ülkeyi ayakta tutan şey yerli yani ‘milli’ güçtür. Bunlar da iki tanedir. Biri madenleridir, diğeri de vatansever gücüdür. Sen bunları nasıl tasfiye edersin? Bunları kendi projene dahil etmen gerekiyor. Ergenekon diye aydınlarını içeri atamazsın. Onları yanına almalısın. Onların ideolojilerini kabul etmen gerekmiyor. Ortak bir mutabakat kuramasan da yan yana durabilmelisin.
“BİR ÇOK DEVRİMCİ KİN KUSUYOR”
Gazete5- Yan yana durdukları bazı aydın ve yazarlar var. Özellikle basında, mevcut siyaset anlayışını takdirle izleyen bir kesim var.
N.GENÇ- Bugün, 12 Eylül işkencelerinden geçmiş birçok devrimcinin, sonradan liberalist olmuş devrimcinin bu ülkenin tarihine, geçmişine kin kustuğunu görüyorum. Bu çok büyük bir trajedi elbette. Ancak bu kini uluslararası politikaya alet edemezsin. Acını, uluslararası politikada, Türkiye’nin yönünü değiştirmek için, Türkiye’yi birilerinin emir eri yapmak için kullanamazsın. Bu affedilir bir şey değil. Bu devlet seni dövdüyse, bunun hukuki karşılığını almaya çalışırsın. Ama yabancıyla işbirliği yapamazsın. Komşu gelip seninle yemek yer ama senin yatak odana giremez. Giremez kardeşim. Bizim delimiz de, manyağımız da bizimdir. Hitler’i örnek verelim. Hitler Avrupalıdır. Avrupa kendi hatasını kendi içinde çözmeye çalışmıştır. Nazizm gibi çıkışları yasaklayarak yapmıştır bunu. Bizim delilerimiz de bize aittir. Bunları sınırlandırmanın bir yolunu mutlaka buluruz. ‘Beni burada çok dövdüler, gel ABD bize yardım et’ denir mi? Benim Hz. Ali’nin türbesini bombalayan adamlarla ne işim olur? Bunlar bu toprağın kutsallarıdır. Sen Hz. Ali’nin türbesini bombalayanlarla işbirliği, uluslararası siyaset yapabilir misin? Siyaset fırıldakları, tilkilikleri içinde barındırır ama bir yere kadar. Bunlar karşısında sessiz kalmış, susturulmuş insanlar… Üç yıldır yüzlerce insan töhmet altında bırakılıyor. Suç yok, belge yok.
“BENİ DAVET EDEMEZLER”
Gazete5- Başbakan’ın demokratik açılım kapsamında sanatçı ve yazarlarla yaptığı görüşmeleri nasıl değerlendirdiniz? Yazarlarla yapılan toplantıya siz de davet edildiniz mi?
N.GENÇ- Demokratik açılım girişimiyle, Sayın Erdoğan’a ‘yakışıklı’ diyebilecek bir insanın Türkiye’de yaşadığını öğrenmiş olduk. (Kibariye’nin açıklamasını kastediyorum) Bu kadar acı, trajedi, yoksulluk,hukuk ihlali varken, insanları kandıracak ‘kumpanyalar’ düzenleniyor. Bu kumpanya Habur’da sergilendi. Romanlarla sergilendi. İktidar partisi bir seri kumpanya düzenliyor. Ama kumpanyaların etkisi bir anlık birşeydir. Bir kasabaya gider kumpanya. İnsanlar eğlenir. Ama bir sonraki akşam, izledikleri sanatçı hakkında “şöyle böyle” demeye başlarlar.
Gazete5- Yazarlarla yapılan toplantıya davet edilip edilmediğinizi söylemediniz…
N.GENÇ- Bunların beni davet edecekleri güçleri olabilir mi? Nasıl telefon kaldıracaklar bana? Ben, ‘bağımsız yazarlık’ cümlesinde iddialı bir insanım. Biz çocukken denize girerdik. Kayaları görürdük. ‘Şu kayaya kadar yüzelim’ derdik. Ama daha ileride başka kayalar vardı, hiçbir arkadaşım oraya kadar yüzemezdi. Güçleri yetmezdi yani. Bu kayalar, gemiler için de büyük tehlikeydi. İşte bu kayaların tercümesi, ‘Dikkatli ol, burası Dingo’nun ahırı değil’dir. Yazar da işte böyle kaya gibi durmak zorundadır. Kah görünür, kah görünmez. Dalgalar bazen üstünü örter görünmez. Denizcilerin korkusu da bu yüzdendir. Biz de işte o kayalar gibiyiz. Gün gelir deniz üzerine güzel bir şiir yazarız. Cana yakın bir insan diye düşünür gelirler. Ama kayaya çarpıp geri dönerler. Ben de kendimi böyle görüyorum işte. Beni o toplantıya davet edebilirler mi sizce?
“KEMALİST DE ULUSALCI DA DEĞİLİM. ATATÜRK’E HAYRANIM”
Gazete5- Bugüne kadar çok sert söylemleriniz ve çıkışlarınız oldu. Hatta bazı kesimlerin eleştiri oklarına hedef gösterildiniz? Siz kendinizi nerede görüyorsunuz?
N.GENÇ- Hayatım boyunca bana türlü yakıştırmalar yapıldı. Nihat Genç Kemalist dediler, ulusalcı dediler. Ben ne Kemalist oldum, ne de ulusalcı... Ancak ******’e hayranım. Çünkü ondan öğrendiğim bir şey var. O da bağımsızlık. Benim derdim bağımsızlıktır. Bu ülkenin korunmasıdır. Kim hizmet ederse yanındayım. ******çü olsun ya da olmasın. Türkiye’de bir takım kavramlar büyütülüyor. Horoz dövüşü olsun diye yapılıyor bu… Ben öyle bir yerde değilim. Gün gelir liberal damarlarım çok kaynayabilir. Ama benim için vatan sevgisi ve bağımsızlık esastır. Bunu da bu topraklarda en iyi yapan Mustafa Kemal ****** olduğu için O’na hayranlığım sürüyor. Mucizevi adımlar attı ******. Ne yazık ki “Güliver Cüceler Ülkesindeydi”. Millet attığı adımları daha göremedi. Bir adım attı 20’li yıllarda, öbür adımı 2050’lere denk geliyor. Birileri onun müstehcen yerlerinde kaldı. Boşluğunda kaldı. Daha ilk adımını görecek zihniyet, zeka olmadı bu ülkede.
Gazete5- Şimdi siyasette “Başkanlık sistemi” tartışması başladı. Bu sistem Türkiye’ye uygun mu?
N.GENÇ- Yeni telaffuz edilmiyor bu. Her iktidar döneminde bunlar gündeme gelir. Bir örneği ABD’dedir. Türkiye’de bu konunun yanında ya da karşısında olmak diye bir şey söylemek istemiyorum. Ama bu kadar arada ve derede bunları söylemek ilginç. Bana göre iktidardakiler, ilk planda yargıya el atmak, hakim ve yargıç atamalarında söz sahibi olmak istediler. Bunun en önemli sebebi, CHP’nin Yüce Divan dediği noktada korunabilmek ihtiyacıydı. Şimdi de, “Bunu yapamazsak, başkanlığa gidelim, işi oradan kurtaralım” diyor olabilirler. Sürekli tekrarladıkları şey ‘millet egemenliği’… Ancak dört beş ay sonra seçim arefesine girildiğinde, bunları ayakta tutan o mucize laf, milli egemenlik lafı boşluğa düşecek. Çünkü bu millet başka bir kanada geçecek.
Gazete5- Medyada bir yandaş-karşıt tartışması almış başını gidiyor. Sizin öngördüğünüz gibi bir iktidar değişikliğinde, bu dengelerin de değişmesi söz konusu olabilir mi?
N.GENÇ- Bu denge değişmez. Ancak yavaş yavaş taraf değiştirirler. Kendiliğinden olur bu. Pansuman olur bir iktidar değişikliği. Hastalık yine durur ama. İnsan haklarına saygılı gazeteciler yetişmez, bağımsız gazeteciler yetişmez, cemaatten ve patronajdan kurtulmaz medya. Türkiye’nin en büyük hastalığı budur. Bunu bitirecek bir hareket yok zaten şu anda Türkiye’de. Yeni iktidar, bazı küçük unsurları yanına çekecek, dönüştürecek ama yok edemez. Önce Türkiye, milli eğitim müfredatı, gazetecilik temel yasaları çok köklü değişime uğramadan, Türkiye gazetecilerini ve yazarlarını bulamayacak. Bunu kendi şahsımda da görüyorum ben. Türkiye, yazarlığı ve gazeteciliği tanımayan bir ülke. En iyi gazeteciler dahi Türkiye’ye dayatılmış projelerin adamları oluyorlar. Ya Barzani sözcüsü, ya ABD sözcüsü oluyorlar. Son dört beş yılda özgürlük, demokrasi gibi kavramlar etrafında toplanarak bunları örtmeye çalışıyorlar. Bu kavramlar moda olmadan önce daha moda laflarımız vardı bizim. Özelleştirme vardı. On binlerce tesis satıldı. İçler acısı. Arjantin’den beteriz şu anda kimsenin haberi yok. 2. Mahmut’tan bu yana bu ülkenin ne kadar irili ufaklı varlığı varsa hepsi satıldı. Alanlar daha çok vergi verecek, istihdam yaratacak dediler hepsi yalan çıktı. Bir tane yazar çıkıp da “şunu sattık da ne oldu” diye sormadı. Aynı şekilde küflü bürokrasi hantal devlet lafını moda ettiler. Ne oldu? Tekel işçileri sokağa atıldı. Coplanarak sokağa atıldı hem de. Bunların hepsi sahte kavramlar.
“TÜRKİYE’DE AYDIN YOK”
Gazete5- Türkiye’deki aydınlara yönelik bir tepkiniz de var sizin… Neden?
N.GENÇ- Bir kere, Türkiye’de aydın olmadığı için, Anadolu halkının ürettiği her şey ham satılıyor. Ürettiğimiz her şey çuvalla, balyayla satılıyor. Bütün bunlar aydın olmadığı için yaşanıyor bu ülkede. Hiçbir üretimimize artı değer koyamıyoruz. Bunu yapacak olanlar aydınlardır. Aydınlar bu ülkede köylüyü yalnız bırakmıştır. Akşamları televizyonlarda konuşan statükonun ta kendisi aydın.. Türkiye halkını kandırır, değerleriyle dalga geçer. İşte bizim aydınımız bu. Peki bu bizi nereye getirdi. Türkiye’nin temel değerleri örtüldü. Bugüne kadar büyük büyük sloganlarla konuştular. Hantal, küflü devlet dediler. “Satın gitsin anasını satayım” dediler. Bugün gelinen nokta neresi? Sinop’tan İstanbul’a gidin. Tepelerin, dağların hepsinin oyulduğunu görürsünüz. Yabancı firmalara maden arama ruhsatı verilmiş. Ne arıyorsun burada? Boncuk mu arıyorsun? Ruhsat belirsiz. Eskişehir’e karadan yolculuk yapın. Tüm dağların oyulduğunu görürsünüz. Bu ülkede bir talan var. Bu ülkenin en değerli varlığı suyudur. Bir firma, Uludağ’dan akan tüm kaynak sularını alıyor. Bir İsrail firması. Ben çok şeyimi satarım da yabancılara, suyumu satmam. Unumu satmam, suyumu satmam. Bunu İsrail’e satmışsın ve aydınsın. Konuşmuyorsun. Telekom’u satarsın, petrolünü satarsın belki ama suyunu satamazsın. Gençlikte, halkta bir ülke sevgisi var. Ancak bu siyasal ve hukuki düzenlemelere tabi tutulmamış. Yağmalanmış, talan edilmiş. Şimdi gelecek olan bir siyasi iktidar bunu düzeltmeli. Yağmalanmaya bu kadar açık olmayalım. Yağma bizi aşağılayan bir şey. İşte bizim aydın dediklerimiz bütün bunlara sessiz kalıyor…
“ORAHAN PAMUK TEK CÜMLE ETTİ. O DA KÜFÜR”
Mesela Orhan Pamuk üzerine bir cümle sarf etmek istiyorum. Bu adam tüm Türkiye’de matbuatın imal edildiği günden beri en çok röportaj yapılan, en çok övülen adamdır. Tuğla gibi, beton gibi kitapları saptırıldı ve okutuldu. Bütün köşe yazarları övdü değil mi bu insanı? Orhan Pamuk bir cümle etti mi? Hayır. Tek cümlesi var o da küfür. Türkler 1.5 milyon Ermeni’yi katletti dedi. Başka bir cümle kurduğunu gördünüz mü? Ben deha’ya inanmam. Dehasına inandığım tek adam var. Mozart. Onda da otistik bir bozukluk olduğuna inanıyorum. Şimdi de Mustafa Kemal’in dehasına inanıyorum. Fakat O da uzun kış gecelerinde, savaş cephelerinde oturmuş çadırda okumuş. Herkes uyurken o okumuş. Kitaplarına, dip notlarına bakınca görülüyor. Orada da çok çalışma var.
Gazete 5- Teşekkürler Sayın Genç.
hayatimizanket- Admin
- Mesaj Sayısı : 418
Kayıt tarihi : 11/02/10
Yaş : 41
Nerden : İSTANBUL PENDİK
motosiklet forumdaki üyelerin karakteri...
motosiklet forumdaki üyelerin karakteri...: -
Similar topics» 2009'un genç liderleri belirlendi
» Genç kızın seks günlüğü dava dosyasında 05 Mart 2010 / 10:02
» Bakan bombaladı: "Halkımız rezaleti canlı izledi"
» Oğlunun sevgilisiyle birlikte ( Magazin )ÜNLÜ İŞ ADAMLARIN GENÇ ÇAPKINLIKLARI MAGAZİN
» Genç kızın seks günlüğü dava dosyasında 05 Mart 2010 / 10:02
» Bakan bombaladı: "Halkımız rezaleti canlı izledi"
» Oğlunun sevgilisiyle birlikte ( Magazin )ÜNLÜ İŞ ADAMLARIN GENÇ ÇAPKINLIKLARI MAGAZİN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
» Facebook'un Google'ı bitirme planı
» Nihat Genç bombaladı
» Galatasaray- Bursaspor 82. randevuda
» Jet Fadıl Almanya'da
» Amatör Sporlar Güney Amerika şanssız geldi
» Amerikan çalımı 10 MART 2010 ÇAR 01:25
» Geç mi kaldım? 10 MART 2010 ÇAR 01:55
» Güvenliğimiz için 10 MART 2010 ÇAR 01:20
» “HSYK, hakim ve savcı bağımsızlığını tehdit ediyor” 10 MART 2010 ÇAR 00:09
» Depremzedeler soğukla mücadele ediyor 10 MART 2010 ÇAR 00:12
» Şemdinli’de yine mayın 1 asker daha şehit 10 MART 2010 ÇAR 00:05
» Dünyanın En Büyük 3. Tohum Gen Bankası Açıldı
» AK PARTi GRUP TOPLANTISI 02.03.2010
» Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluş Yıldönümü
» Türk Patent 2009 Ödül Töreni Başbakan Erdoğan:"Dünya Küçülüyor, Fakat Türkiye Büyüyor"
» ****** Havaalanı'nda yangın
» Linçten nasıl kurtuldular?
» Kara kış geri geldi
» Mary Wollstonecraft, İnsan Hakları ve Kadın Hakları Üzerine 04/03/2010
» Diyarbakır’da yüksek gerilim 07 MART 2010 PAZ 02:25
» İstanbul’un 'Miras'ı okurlarla 07 MART 2010 PAZ 00:40
» Dalıştan Ertuğrul Fırkateyni çıktı 07 MART 2010 PAZ 00:45
» ‘Kayıp Ruhlar Kıraathanesi’ kitabının yazarı Recep Şükrü Güngör Şiir şah, hikâye vezir 08 MART 2010 PZT 00:30
» Kilise’nin gençlik sorumlusuydu, sorularının cevabını İslam’da buldu ‘O Müslüman’ı gördüm ve İslam’a döndüm’ 07 MART 2010 PAZ 00:00
» Hava sıcaklıklarında önemli değişim 07 MART 2010 PAZ 15:32
» AGD Genel Başkanı İlyas Tongüç Medeniyetimizin lügatında soykırım yok 08 MART 2010 PZT 01:05
» Saadet Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Ayşenur Tekdal’dan Kadınlar Günü mesajı “Kadın artık reklam ve sömürü aracı olarak kullanılmasın” 08 MART 2010 PZT 01:10
» Kaostan çıkış reçetesi 08 MART 2010 PZT 01:15
» Rezil Oyun Bitsin Artık 08 MART 2010 PZT 01:20
» O da insan! 7 Mart 2010, Pazar
» USF-1 Formula'dan çekildi 04 Mart 2010 Perşembe 15:07
» Schumacher heyecanla bekliyor 06 Mart 2010 Cumartesi 21:23
» Sağlam olaylı maçı değerlendirdi 07 Mart 2010 Pazar 00:00
» Trabzonspor son dakikalarda coştu 07 Mart 2010 Pazar 00:01
» Diyarbakırlı eski futbolcu acı konuştu 07 Mart 2010 Pazar 00:01
» İstanbul Park'ta Mutlu Son 06.03.2010 12:06:00
» Müslüman mucidler nerede? 07 MART 2010 PAZ 02:45
» Kadınlar diri diri gömülüyor! 07 MART 2010 PAZ 02:50
» Kapitalizmin dini imanı paradır 07 MART 2010 PAZ 02:55
» Bakan bombaladı: "Halkımız rezaleti canlı izledi"
» ******: "Açılımlar iflas etmiştir..."
» AİHM'den KKTC lehine tarihi karar
» Mescidi Aksa’yı bekleyen büyük tehlike 06 MART 2010 CMT 11:16
» Trabzonspor 1 G.Birliği 1 CANLI 06 Mart 2010 Cumartesi 18:38
» "Tarih yeniden yazılıyor" 06 Mart 2010 Cumartesi 12:04
» Diyabakır'da olaylı maç 06 Mart 2010 Cumartesi 15:20
» Emniyet amirine tutuklama 06 Mart 2010 Cumartesi 11:01
» Trakya'da kar yağışı başladı 06 Mart 2010 Cumartesi 12:50
» HÜKÜMET'İ UYARDI 05/03/2010 / 17:30