HAYATIMIZ-ANKET
FORUM SİTEMİZDEN FAYDALANMAK ICIN KAYIT OLMALISINIZ FORUM SİTEMİZ ÇOK AMAÇLI OLUP SİZ DEĞERLİ DOSTLARA HEYECAN YARATMAKTADIR

Join the forum, it's quick and easy

HAYATIMIZ-ANKET
FORUM SİTEMİZDEN FAYDALANMAK ICIN KAYIT OLMALISINIZ FORUM SİTEMİZ ÇOK AMAÇLI OLUP SİZ DEĞERLİ DOSTLARA HEYECAN YARATMAKTADIR
HAYATIMIZ-ANKET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
YÖNETİCİ
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
En son konular
» FİLİSTİNE DESTEK
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Haz. 02, 2010 8:06 pm tarafından hayatimizanket

» Facebook'un Google'ı bitirme planı
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 2:12 pm tarafından hayatimizanket

» Nihat Genç bombaladı
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 1:49 pm tarafından hayatimizanket

» Galatasaray- Bursaspor 82. randevuda
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 1:44 pm tarafından hayatimizanket

» Jet Fadıl Almanya'da
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 1:33 pm tarafından hayatimizanket

» Amatör Sporlar Güney Amerika şanssız geldi
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPerş. Mart 11, 2010 3:04 pm tarafından hayatimizanket

» Amerikan çalımı 10 MART 2010 ÇAR 01:25
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 8:41 am tarafından hayatimizanket

» Geç mi kaldım? 10 MART 2010 ÇAR 01:55
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 8:30 am tarafından hayatimizanket

» Güvenliğimiz için 10 MART 2010 ÇAR 01:20
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 7:49 am tarafından hayatimizanket

» “HSYK, hakim ve savcı bağımsızlığını tehdit ediyor” 10 MART 2010 ÇAR 00:09
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 7:43 am tarafından hayatimizanket

» Depremzedeler soğukla mücadele ediyor 10 MART 2010 ÇAR 00:12
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 7:39 am tarafından hayatimizanket

» Şemdinli’de yine mayın 1 asker daha şehit 10 MART 2010 ÇAR 00:05
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyÇarş. Mart 10, 2010 7:35 am tarafından hayatimizanket

» Dünyanın En Büyük 3. Tohum Gen Bankası Açıldı
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 4:17 am tarafından hayatimizanket

» AK PARTi GRUP TOPLANTISI 02.03.2010
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 4:14 am tarafından hayatimizanket

» Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluş Yıldönümü
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 4:13 am tarafından hayatimizanket

» Türk Patent 2009 Ödül Töreni Başbakan Erdoğan:"Dünya Küçülüyor, Fakat Türkiye Büyüyor"
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 4:09 am tarafından hayatimizanket

» ****** Havaalanı'nda yangın
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 3:00 am tarafından hayatimizanket

» Linçten nasıl kurtuldular?
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 2:56 am tarafından hayatimizanket

» Kara kış geri geldi
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 2:47 am tarafından hayatimizanket

» Mary Wollstonecraft, İnsan Hakları ve Kadın Hakları Üzerine 04/03/2010
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 2:38 am tarafından hayatimizanket

» Diyarbakır’da yüksek gerilim 07 MART 2010 PAZ 02:25
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:53 am tarafından hayatimizanket

» İstanbul’un 'Miras'ı okurlarla 07 MART 2010 PAZ 00:40
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:50 am tarafından hayatimizanket

» Dalıştan Ertuğrul Fırkateyni çıktı 07 MART 2010 PAZ 00:45
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:47 am tarafından hayatimizanket

» ‘Kayıp Ruhlar Kıraathanesi’ kitabının yazarı Recep Şükrü Güngör Şiir şah, hikâye vezir 08 MART 2010 PZT 00:30
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:44 am tarafından hayatimizanket

» Kilise’nin gençlik sorumlusuydu, sorularının cevabını İslam’da buldu ‘O Müslüman’ı gördüm ve İslam’a döndüm’ 07 MART 2010 PAZ 00:00
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:40 am tarafından hayatimizanket

» Hava sıcaklıklarında önemli değişim 07 MART 2010 PAZ 15:32
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:34 am tarafından hayatimizanket

» AGD Genel Başkanı İlyas Tongüç Medeniyetimizin lügatında soykırım yok 08 MART 2010 PZT 01:05
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:30 am tarafından hayatimizanket

» Saadet Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Ayşenur Tekdal’dan Kadınlar Günü mesajı “Kadın artık reklam ve sömürü aracı olarak kullanılmasın” 08 MART 2010 PZT 01:10
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:27 am tarafından hayatimizanket

» Kaostan çıkış reçetesi 08 MART 2010 PZT 01:15
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:24 am tarafından hayatimizanket

» Rezil Oyun Bitsin Artık 08 MART 2010 PZT 01:20
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPtsi Mart 08, 2010 1:21 am tarafından hayatimizanket

» O da insan! 7 Mart 2010, Pazar
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 8:08 am tarafından hayatimizanket

» USF-1 Formula'dan çekildi 04 Mart 2010 Perşembe 15:07
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:52 am tarafından hayatimizanket

» Schumacher heyecanla bekliyor 06 Mart 2010 Cumartesi 21:23
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:50 am tarafından hayatimizanket

» Sağlam olaylı maçı değerlendirdi 07 Mart 2010 Pazar 00:00
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:44 am tarafından hayatimizanket

» Trabzonspor son dakikalarda coştu 07 Mart 2010 Pazar 00:01
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:41 am tarafından hayatimizanket

» Diyarbakırlı eski futbolcu acı konuştu 07 Mart 2010 Pazar 00:01
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:38 am tarafından hayatimizanket

» İstanbul Park'ta Mutlu Son 06.03.2010 12:06:00
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 7:27 am tarafından hayatimizanket

» Müslüman mucidler nerede? 07 MART 2010 PAZ 02:45
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 6:47 am tarafından hayatimizanket

» Kadınlar diri diri gömülüyor! 07 MART 2010 PAZ 02:50
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 6:45 am tarafından hayatimizanket

» Kapitalizmin dini imanı paradır 07 MART 2010 PAZ 02:55
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 6:43 am tarafından hayatimizanket

» Bakan bombaladı: "Halkımız rezaleti canlı izledi"
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 5:14 am tarafından hayatimizanket

» ******: "Açılımlar iflas etmiştir..."
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 5:04 am tarafından hayatimizanket

» AİHM'den KKTC lehine tarihi karar
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 5:01 am tarafından hayatimizanket

» Mescidi Aksa’yı bekleyen büyük tehlike 06 MART 2010 CMT 11:16
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyPaz Mart 07, 2010 3:11 am tarafından hayatimizanket

» Trabzonspor 1 G.Birliği 1 CANLI 06 Mart 2010 Cumartesi 18:38
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:58 pm tarafından hayatimizanket

» "Tarih yeniden yazılıyor" 06 Mart 2010 Cumartesi 12:04
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:48 pm tarafından hayatimizanket

» Diyabakır'da olaylı maç 06 Mart 2010 Cumartesi 15:20
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:43 pm tarafından hayatimizanket

» Emniyet amirine tutuklama 06 Mart 2010 Cumartesi 11:01
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:39 pm tarafından hayatimizanket

» Trakya'da kar yağışı başladı 06 Mart 2010 Cumartesi 12:50
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:25 pm tarafından hayatimizanket

» HÜKÜMET'İ UYARDI 05/03/2010 / 17:30
AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 EmptyCuma Mart 05, 2010 9:15 pm tarafından hayatimizanket

Galeri


AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 Empty
Reklam
Free Search Engine Submission
Free Search Engine Submission

Search Engine Optimization and SEO Tools
Nisan 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim

HAKKIMIZDA
HAYATIMIZ-ANKET FORMU İnternet sektörünün dinamik yapısı içinde en iyi hizmeti en uygun koşullarda sağlayabilmek amacıyla altyapı çalışmalarına büyük önem göstererek, sektörde yenilik ve teknoloji kullanımı konusunda öncü olmayı ilke edinen bir Bilişim, Tasarım ve Yazılım geliştiricisidir. Bugün bulunduğu konum itibariyle HAYATIMIZ-ANKET FORMU sorumluluk ve yükümlülüklerinin bilincindedir. Kaliteyi ilke alan bir anlayışla geleceğe daha güvenle bakabilmekte ve üstlendiği tüm projeleri büyük başarılar göstererek sonuçlandırabilmektedir. HAYATIMIZ-ANKET FORMU n amacı bireysel ve kurumsal müşterilerinin yaşamını kolaylaştırmak, tanıtımlarını en uygun-doğru ve etkili şekilde yapmak, yeni dünyalara açılmalarını sağlamak, bilgiye ulaşmada önlerine çıkabilecek engelleri ortadan kaldırmak, çağdaş dünyanın en önemli iletişim ve etkilişim aracı haline gelen İnternet' te yapılabilecekler konusunda onlara yol göstermek ve yanlarında olmaktır. HAYATIMIZ-ANKET FORMU İnternet konusunda çok geniş çalışma alanına, hizmet ve ürün yelpazesine sahip bir kuruluştur. Bu hizmetler haber , yayın, anket ,forum ,video , magazin , gündelik haber , spor haberleri ,motor sporları, web sayfalarının tasarım, Datacenter, reklam hizmetleri vb. HAYATIMIZ-ANKET FORMU evrak işleri başlıkları altında toplanabilir. Verdiğimiz hizmetlerimizle ilgili daha geniş bilgiyi ilgili konu başlıkları altındaki sayfalarımızdan edinebilirsiniz.

AK PARTi GRUP TOPLANTISI 02.03.2010

Aşağa gitmek

AK PARTi GRUP TOPLANTISI  02.03.2010 Empty AK PARTi GRUP TOPLANTISI 02.03.2010

Mesaj tarafından hayatimizanket Ptsi Mart 08, 2010 4:14 am

Çok değerli misafirler, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, hanım efendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularla selamlıyor, haftalık grup toplantımızın ülkemize, milletimize, demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum.


Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta İspanya ziyaretim nedeniyle grup toplantımızı gerçekleştirememiştik. Geçen iki haftayı da ülkemize, milletimize hizmet peşinde dolu dolu geçirdik.

Önceki hafta sonu İstanbul'da ülkemizin değerli ses sanatçılarıyla bir araya geldik. Milli Birlik ve Kardeşlik sürecimizle ilgili olarak kendilerine çalışmalarımızı düşüncelerimizi, hedeflerimizi aktarma fırsatımız oldu. Son derece yararlı bir toplantı yaptık. Gayet samimi bir ortamda ülkemizin sevilen, beğeniyle izlenilen, dinlenilen sanatçılarından bir kısmının görüşleri, özellikle de hissiyatını alma fırsatımız oldu. Karşılıklı düşüncelerini alarak cevaplama fırsatımız oldu. Benzer toplantılarımızı sinema ve tiyatro sanatçılarımızla, yazarlarımızla da devam ettireceğiz. Bu noktada hemen bir hususu hatırlatmakta fayda görüyorum. Sanatçılarla yaptığımız toplantılara ilişkin hazırlık çalışmalarımız devam ediyor. Ancak davet süreci henüz başlamadı. Şu şu isimler çağrıldı, bunlar çağrılmadı gibi haberleri de ne yazık ki medyada hayretle izliyoruz. Bunlar kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Belirlediğimiz takvim çerçevesinde programlarımızı sürdüreceğiz.

Aynı hafta sonunda İstanbul'da TOKİ tarafından yapımız gerçekleştirilen 8 ayrı köprülü kavşağı hizmete açtık. Bunların içerisinde katlı köprülü kavşaklar da vardı. Toplam 210 milyon Türk lirası bedelle gerçekleşen bu 8 köprülü kavşaktan 5 tanesi Halkalı'da iki tanesi Ataşehir ve bir tanesi de Başakşehir'de hizmet veriyor.
Geçen hafta başında 10 bakan arkadaşım ve beraberindeki heyetle birlikte Türkiye-İspanya hükümetler arası zirve vesilesiyle İspanya'ya 3 günlük bir ziyarette bulunduk. Avrupa Birliği dönem Başkanlığı'nı devralan İspanya yoğun programına rağmen bir istisna olarak Türkiye ile bu zirveyi gerçekleştirdi. İspanya'da katıldığım forumda ülkemizin dış politikası ve özellikle de İspanya ile birlikte yürüttüğümüz "Medeniyetler İttifakı" projemiz konusunda gelinen noktayı değerlendirme fırsatımız oldu. Madrid'deki zirvenin arından İspanya'nın Sevilla şehrine geçtik ve burada da son derece anlamlı bir ödül olan "Kültürler arası Sevilla Nodo Vakfı Ödülü"nü ülkem ve aziz milletim adına büyük bir memnuniyetle teslim aldım.

İspanya ile son dönemdeki ilişkililerimiz her alanda büyük gelişme kaydetti. İspanya Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini samimi ve somut şekilde destekleyen ülkeler arasında yer alıyor. İspanya'nın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı'nda da katılım sürecimize bu desteğin somut bir şekilde yansıyacağını umuyor ve bekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hafta sonunda İstanbul'da yine iki önemli toplantıya katılma fırsatım oldu. Yurtdışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve akraba toplulukların kurmuş oldukları sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldik. Yaklaşık 2 bin kardeşimizle gerçekten muhteşem bir atmosferde son derece samimi bir ortamda kucaklaşmak ve hasret gidermek imkanımız oldu. Zira dünyanın dört bir yanından gelen bu soydaşlarımız, vatandaşlarımız, kardeşlerimizle bir arada olmak içlerinde bakan kardeşlerimiz var, milletvekili kardeşlerimiz var. STK'ların temsilcileri var, hepsinden orada temsilcileri dinlemek bizlere ayrı bir heyecan verdi.

Yine aynı gün, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği'nin 6. Genel Kurulu'nda Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirdik. Orada da ifade ettiğim bazı hususları önemine binaen burada bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum. AK PARTi olarak biz yapıcı eleştiriden hiçbir zaman rahatsız olmadık. Tabii bunun altını çizmek istiyorum; ben bu ifadelerimi kullanırken, 'biz yapıcı eleştirilerden rahatsız olmadık' kısmını kimse değerlendirmeye almıyor, onu bir kenara koyuyor. Hemen oradan bir cımbızlama yapıyor. Ve bu cımbızlamadan sonra bu ifadenin ardından gelen değerlendirmelerimizi onlar da kendilerine göre değerlendirmeye tabi tutuyorlar.

Bakınız, burada partimizi kurduğumuz andan itibaren yapıcı, yol gösterici, ufuk açan eleştiri ve uyarılara her zaman kulak kesildik ve bunları dikkate aldık.

Şunu burada bir kere daha altını çizerek ifade etmek durumundayım: Biz, sadece bize oy verenlerin değil, 72,5 milyon vatandaşımızın tamamının hükümetiyiz. 72,5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının her birinin emaneti, bizim üzerimizdedir. Bu ülkedeki her bir ferdin hakkına, hukukuna, özellikle de yaşam tarzına ve düşüncesine saygı duyduk. Saygı duymakla kalmadık, bunları geliştirmenin mücadelesini verdik, veriyoruz. Başkasının özgürlük alanına müdahale edilmediği sürece, topyekun milletimizin çıkarlarıyla ters düşmediği sürece, hakaret ve çarpıtma ihtiva etmediği sürece her fikrin, her görüşün, her yaklaşımın, bizim nezdimizde değeri vardır ve biz ona her zaman için saygı duyarız.

Suyu bulandıran, suyu zehirleyen, kaos ve kriz tellallığı yapan yaklaşımları ise her zaman milletimize şikayet ettik. Bunların ülkemizin menfaatine olmadığını gür sesle ifade ettik.

Örgütlü olsun ya da olmasın toplumun tüm kesimlerinin taleplerini büyük bir dikkatle dinledik. O talepler karşısında yapılabilecek olanın azamisini yapmaya çalıştık.

7,5 yıl boyunca ekonominin özellikle de küresel şartlara entegre olmuş bir ekonominin, istikrar ve güven noktasında, özellikle bunu söylüyorum hassas olduğunu ve olduğumuzu, herkesin de bu hassasiyeti gözetmesi gerektiğini vurguladık. Siyasetçilerin, medyanın, sivil toplum örgütlerinin, erklerin ve kurumların ekonominin bu hassasiyeti karşısında sorumlu davranmaları gerektiğini ifade ettik.
Yani 'kuvvetler ayrılığı' derken sadece bu konular üzerinde yasama organı mı hassas olacak? Veya sadece yürütme organı mı hassas olacak? Veya sadece yargı organı mı hassas olacak? Hepimizin hassas olması lazım. Zira bu gemide 72,5 milyon beraber seyahat ediyoruz. Birisi olsun, diğerleri seyretsin, yok böyle bir şey. Veya birisi gece-gündüz gayret etsin diğeri vursun, yok böyle bir şey. Veya üst kattakiler farklı, alt kattakiler gemiyi delmeye çalışsın, yok böyle bir şey. Bunlara fırsat vermememiz gerekiyor.

Şimdi değerli arkadaşlarım, son bir kaç hafta içinde Türkiye'de yaşanan olayların hiç şüphesiz ekonomi üzerinde de kısmi etkisi oldu. Borsada kısmi bir düşüş yaşadık, dün şöyle bir toparlanmayı hamdolsun gördük. Döviz fiyatları yükseldi ve gösterge faizde de yine bir miktar yükselme yaşandı. Dün tekrar düşüş oldu. Her türlü olumsuz gelişmeyi Hükümete mal etmeye çaba sarf edenler, bu olumsuz gelişmelerde kendilerinin nasıl bir rol oynadığı, nasıl bir katkı sağladığı boyutunu da düşünmek zorundadırlar.

Türkiye'de yaşanan nedir? Yaşanan, değerli arkadaşlarım normalleşmedir. Kurumların görevlerini yapmasıdır. Demokrasinin güçlenmesidir. Kirli oyunların, kirli senaryoların deşifre edilmesi ve bunlardan hukuk önünde hesap sorulmasıdır.

Yaşananlar, demokrasi ve hukukun sözde değil, özde hayata geçmesidir.
Sistemin sağlıklı şekilde işlemesidir. Ama süreç öyle bir lanse ediliyor ki 'kurumlar çatışıyor, gerilim hat safhada, ölüyoruz, bitiyoruz, tükeniyoruz, bölünüyoruz...' böyle bir havada kasıtlı bir karamsarlık pompalanıyor. İşte benim itirazım, bu tavradır. Benim serzenişim, benim eleştirim bu tavradır. Yaşananlar ne kadar Türkiye'nin lehineyse, kopartılan fırtına Türkiye'nin o kadar aleyhinedir. Türkiye'nin geleceğini düşünmek, ülkemizin, milletimizin menfaatini düşünmek herkesin, her bir vatandaşın sorumluluğunun bir parçası olmalıdır. Hangi kurumda, hangi alanda, hangi meslekte çalışıyor olursa olsun, herkesin vatandaşlık sorumluluğu, Türkiye'nin menfaatini, selametini, istikbalini düşünmeyi gerektirir. Hiç kimse sorumsuzca hareket etmek, Türkiye'ye kaybettirmek gibi bir lükse sahip olamaz. İşte benim itirazım bunadır, bu sorumsuzluğadır.

Belli ideolojilere destek olmak, belli ideolojilerin değirmenine su taşımak için yazılanlar, çizilenler ülkenin imajının ciddi şekilde zedelediği gibi, ülke ekonomisine de ağır bedeller ödetmektedir.

Siz 'gerilim var' dediğiniz zaman sadece ortaya fikir atmakla kalmış olmuyorsunuz. Aynı zamanda bu ülkeyi izleyenlerin, bu ülkede yatırım yapanların, yatırım yapmayı düşünenlerin, ülke içindeki sanayicinin, iş adamının, tüccarın, girişimcinin zihninde de soru işaretleri oluşturuyorsunuz.

Geçen hafta medya patronlarına yönelik sözlerim çok farklı değerlendirildi ve burada değerlendirme özellikle köşe yazarları ağırlıklı olarak ele alındı. Bir defa bu kadar çok kişi, bu kadar eğer farklı yaklaşımlarla bir değerlendirme yapıyorsa demek ki biz meramımızı tam anlatamamışız. Öyleyse bu meramımızı bizim tekrar açarak anlatmamız lazım. Birincisi, benim o sözlerimin muhatabı doğru birinci derecede medya patronlarıdır. Ama ben o patronlara şu yazarını beğenmiyorum onu at, şu yazarını beğeniyorum onu tut demedim ki, demiyorum ki. Benim söylediğim şu, bu patronlar bizi ziyaret ederlerdi zaman zaman hala da edenleri var, efendim biz gerilim istemiyoruz, sağolasın, biz kavga istemiyoruz, sağolasın, biz istikrar istiyoruz, teşekkür ederiz, istikrar sayesinde işlerimiz de iyi gidiyor. Onun için iyi para kazandık bu dönemde. Tansiyonu düşürmek istiyoruz diye gerilimden, gürültüden şikayet ederler. Ben de her defasında kendilerine şunu söylüyorum. Bunu bana değil. Lütfen her şeyi her konuyu bir gerilim bahanesi gibi takdim eden kendi gazetelerinizin, televizyonlarınızın yöneticilerine, yazarlarına, sunucularına söyleyin. En küçük bir olumsuzluğu, "şok, şok, şok" diye abarta abarta, döndüre döndüre, evire çevire veren, millete durmadan karamsarlık pompalayan kendi adamlarınıza söyleyin diyorum. O zaman da bana verdikleri cevap "Efendim, haklısınız ama biz bunlara sözümüzü geçiremiyoruz." Şimdi buna karşılık benim söylediğim şu : Ben bir okuyucu olarak, izleyici olarak bir yazarı bir gazeteyi, bir sunucuyu veya bir televizyon kanalını beğenmiyorsam, yazdığından, çizdiğinde, yaptığından, ettiğinden memnun değilsem, hoşlanmıyorsam, şahsen onu okumam, izlemem olur biter. Ben burada bir gazete adı vermiyorum, bir televizyon söylemiyorum. Demokrasilerde sivil itaatsizlik konuşulur da, yani bu konuda bir demokrasi mücadelesi veren bir genel başkanın düşüncesini söylememe hakkını veya söyletmeme hakkını kim nerde, kendinde nasıl buluyor? Ben e bir Genel Başkan olarak da diyorum ki, sanki siyasi rakipmişiz gibi partimize karşı hasmane bir yayın politikası izleyen olursa ve yalan yanlış haberler yapılır bunlar yaygınlaştırılırsa ona gösterebileceğimiz en medeni tepki de o yayınları boykot etmemiz olabilir diyorum. Söylediğimiz bu. Nitekim biliyorsunuz bu sivil ve medeni tepkimizi de gerektiğinde göstermekten çekinmedik, çekinmeyiz. Bu da bizim en doğal hakkımızdır. Ama bir medya patronunun kendi gazetesinin yazarından çizerinden, kendi televizyonunun sunucusundan benim gibi sizin gibi şikayet etmeye hakkı yoktur. Ben de gazetemiz, televizyonumun yaptığı yayından memnun değilim ama ne yapayım elimden bir şey gelmiyor, inanın söyledikleri aynen bu. Bunu söylüyorlar bize. E ben gerilim istemiyorum ama gerilimi tahrik eden yayınlara bir şey diyemiyorum, diyemezsin, o kadroyu sen oluşturuyorsun. Gazetenin yayın politikasını sen belirliyorsun. O yayın politikasına uymayan adam orada nasıl durur? Bir dükkan açıyorsun, şirket açıyorsun, şirketi batırmak için elinden ne geliyorsa onu yapan bir yöneticiyi orada tutar mısın? İyi çalışmayan bir tezgâhtarı orada tutar mısın? Hemen ertesi gün kapıya koyarsın. Efendim ama medyada böyle değil, basın dünyasında böyle değil. Nasıl böyle değil ya? Aynen öyle. Bunun geçmişten bu yana hep örneklerini gördük. Bunu değiştirip değiştirmeme sana ait olan bir şey. Onu bize sorma, bizimle de gelip bunları konuşma. Bunu mütehaddit defalar söylemişimdir. Lütfen bizimle gelip bunu konuşmayın, bizden isim de istemeyin demişimdir hepsine ve bu güne kadar hiçbir basın patronu kalkıp da "Bana başbakan şu yazarını at demiştir" diyemez. Gelsin benimle yüzleşsin. Çünkü o denli aşağılık oyunların içerisine girmem. O denli aşağılık hesapların içerisine girmem. Onu başkaları yaptı. Onu gitsinler başkalarıyla konuşsunlar. Bizim dönemimizde bunlar yok. Bana da gelip şikayet etme dükkan senin dükkanın. Nasıl biliyorsan öyle yap. İşletme senin işletmen. Nasıl bir yazarın nasıl bir çizerin nasıl bir sunucunun çalışacağını medya kuruluşunu seçme hakkı hepsi sana ait, yazarlara ait. Şimdi genel yayın çizgisini beğenmediği bir yayın kuruluşuyla nasıl ki tercih hakkı o insanlara aitse, yazar-çizer noktasında söylüyorum. Medya patronunun da yayın kadrosunu seçme hakkı vardır. Tasvip etmedikleriyle yolunu ayırma hakkı vardır. Ama bunu ben size şunu at, bunu çıkar, berikini al demiyorum ki. Siz patron olarak ortaya çıkan üründen memnun değilseniz o sizin sorumluluğunuz. Gelip de bana hem ağlarım hem giderim yapma. Böyle şeyler yapma. Söylediğim, söylemek istediğim bu. Benim yazarlarla çizerlerle kişisel bir sorunum yok. Yapıcı eleştirilerden her zaman yararlanırım. Ön yargılı davrananları bilir bilmez ahkâm kesenleri de ciddiye almam. Eleştiri kisvesi altında hakaret etmeye yeltenenler olursa biliyorsunuz o konuda da benim tavrım ben hukuka havale ederim. Bugüne kadar yaptığım hep budur. Şunu da hatırlatmak durumundayım sosyal ve siyasal psikoloji ekonomiyi de anında etkiliyor. Ekonomi olumsuz etkilendiği anda ise memur da işçi de esnaf da işadamı da her bir vatandaşımız da bundan olumsuz etkileniyor.
Hep söylenir demokrasi kurum ve kurallar rejimidir. Türkiye'de de kurum ve kurallar işliyor. Herkese düşen bu işleyişe saygı duymak. Demokratik sisteme hukuk sistemine güvenmektir.
Yaşanan tüm tartışmalar demokrasinin de hukukunda daha ileri standartlara yükselmesine katkı sağlıyor. Ama öyle bir atmosfer oluşturuluyor ki umut vermesi gereken bu gelişmeler adeta umutları kırmayı hedefliyor. Siz siyaseti güçlendirmeye çalışıyorsunuz bir bakıyorsunuz en ciddi eleştiriler engelleme çabaları siyasetçilerden geliyor. Yani siyasetin içinde olan bir siyasetçinin siyaset kurumlarını zedeleme veya siyaset kurumlarını çökertme gibi bir gayreti olabilir mi? Bunu dünyada göremezsiniz. Gelişmiş demokrasilerde ileri demokrasilerde göremezsiniz. Ama Türkiye'de görürsünüz. Türkiye de var.
En ciddi eleştiriler saldırılar demokrasinin olmazsa olmaz gücü olan bu siyasi partilerden veya bunların temsilcilerinden geliyor.



Değerli arkadaşlarım,
Siz hukuku geliştirmeye, adalete güç vermeye çalışıyorsunuz öyle tepkiler alıyorsunuz ki, sanki birileri hakkın hukukun yerine gelmesini istemiyor. Peki, siyasetçi siyaset kurumunun güçlenmesine direnirse, işadamı ekonominin bozulmasına çanak tutarsa, medya demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmazsa, hukukçu hukukun yerine gelmesini veya yerini bulmasını istemezse buna imkan tanımazsa herkes bindiği dalı kesmeye çalışırsa bundan kim kazanır. Kim kaybeder. Maalesef uzun yıllar boyunca siyaseti itibarsız hale getiren işte siyasetçilerin bu ilkesiz tutumu olmuştur. Siz partilerin hakkını hukukunu savunmazsanız, siz sivil siyaseti savunmazsanız, siz içinde bulunduğunuz Meclisin hakkını hukukunu savunmazsanız, siz temsil ettiğiniz milli iradenin hakkını hukukunu savunmazsanız siyaset nasıl güç kazanacak. Nasıl itibar kazanacak. Demokrasi nasıl gelişecek. Milli irade nasıl hakim olacak. Siz milletin iradesini ne kadar yüksekte tutarsanız millet de sizi o denli yüksekte tutar. Olay bu.
Siz milletin menfaatini ne kadar gözetirseniz Millet de size o kadar değer verir.
Siz milletin meclisini ne kadar önemserseniz millet de sizi o kadar önemser.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'yla haftalık olağan görüşmesini birlikte yapıyor ortalık ayağa kalkıyor. Kurumlar arası kavgadan çatışmadan bahsedenler normal bir görüşmeye normal bir diyaloga bile tahammül edemiyorlar. Anayasa içerisinde cumhurbaşkanına verilmiş olan yetkiler var. Bizlere verilmiş olan yetkiler var. Sayın Cumhurbaşkanımız kalkıp ta bu yetkisini kullanarak yani Başbakanını Genelkurmay Başkanını Çankaya'ya davet ediyorsa, biz işte hani söylüyorum ya birilerinin gazına gelmek diye birilerinin gazına mı gelecektik? Biz ana muhalefet liderinin veya diğerlerinin yaptığı gibi bu davete icabet etmeme nezaketsizliğini mi gösterecektik.
Davet etmiştir ülkemizin sorunları vardır gündemde bir şeyler vardır ve tabii ki bunları görüşmek üzere giderim. Nitekim gittim. Kaldı ki bizim zaten haftalık rutinimiz var. Rutin görüşmelerimizi yapıyoruz. Bu defa da davet üzerine üçlü olarak bunu gerçekleştirme fırsatımız oldu. Bundan niye rahatsız olunuyor? Demokrasi de bu tür şeyler olmazmış. Demokrasilerde bunlar rahat rahat oluyor ve dünyanın her yerinde de olmaktadır. Bu dünyayı biz de en az işte o köşelerinde yazanlar kadar veya o yazarlar kadar tanıyoruz, biliyoruz. Nerde ne var, ne oluyor hepsini görüyoruz.
Ve Türkiye'de de şu anda bütün bu atılan adımların Türkiye'yi nereye doğru götürdüğünü çok güzel ortaya koyuyor.
Bundan bir şeyler çıkaranlar çıkarıyor. Ama diyorum ya kimse de kusura bakmasın bize gaz vermeye kalkmasın. Biz attığımız adımı çok iyi biliyoruz. Burada kırk düşünüyoruz, ona göre de adımı bir atıyoruz, beş atıyoruz, on atıyoruz. Ve bu şekilde atmaya devam edeceğiz. Yola da böyle devam edeceğiz.
İstiyorlar ki kimse kimseyle görüşmesin. Kimse kimseyle diyalog kurmasın. Herkes birbirine şüpheyle baksın. Her türlü sorun krize dönüşsün. Sistem işlemesin kurumlar çalışmasın. Kusura bakmasınlar. Türkiye de her kurum sorumluluğunun bilincindedir. Görevinin başındadır. Sistem usulüne uygun olarak çalışmaktadır. Sorumlu olmak duyarlı olmak sağduyulu olmak sadece devlet kurumlarının başındakilere mahsus değildir. Partiler de medya da sivil örgütler de sorumlu ve sağduyulu olmak durumundadır.
Kriz çıkarma krizden medet umma devri artık kapanmıştır. Kriz sevdalıları için artık bu kapıda ekmek yoktur.
Milletimiz artık kimin huzur için gayret gösterdiğini, kimin güven ve istikrar için çaba gösterdiğini de görüyor. Kimin huzuru ve istikrarı bozmak için felaket tellallığı yaptığını da görüyor.
Siz ülkenin huzuru diyorsunuz, refahı diyorsunuz, ekonomi diyorsunuz, birileri de kalkıyor benim ilgi alanıma girmez diyor. Reform diyorsunuz değişim dönüşüm diyorsunuz ben istemem diyor. Yaptırmam diyor. İzin vermem, engel olurum diyor. Statükoyu savunan hem de göğsünü gere gere savunan, hem de bundan gurur duyan bir anlayışla karşı karşıyayız.
İşte milletimiz bu sorumsuzların kim olduğunu bugün daha iyi görüyor, biliyor. Ve görecek. Daha iyi görecek. Bunları anlatacağız. Kim olursa olsun anlatacağız. Bu ülkede benim milletim belki bugüne kadar bazı şeyleri bilmiyor olabilir kapıların arkasında kalan bazı gerçekler olabilir, ama kapıların arkasında kalan bir çok gerçekler artık kapıların önüne çıkmaya veya kapılar ardına kadar açılmaya yavaş yavaş başladı. Ve benim milletim bunları görecek. Değerlendirmesini de ona göre yapacak.
İşte geçen hafta gensoru görüşmesinde gördünüz. Bakın belki benim milletimin büyük çoğunluğu bilmiyordu. İşte ana muhalefet partisi liderinin kapalı kapılar arkasında şu anda parlamentoda olan BDP'nin milletvekili Sayın Sakık'la neler görüştüğünü veyahut da arkadaşlarıyla neler görüştüğünü tek tek açıklamaya başladılar. Bakın hepsi evet bende vardım diyor o işin içinde. Neydi? 20 tane militan getir ben milletvekili adayı yapayım. Pazarlık bu. Adını da böyle koyuyor. Buyur bak şimdi bunu inkâr ediyorsun. Evet, bu görüşmeyi yaptık diyorlar. Çıktı ortaya. Ve kimin evinde yapıldığı o da ortaya çıkıyor. Ama şimdi hepsi buna tabii ki kılıf uyduracaklar. Ama bunların hayatı bu. Yaşamı bu. Akşam başka konuşurlar sabah başka konuşurlar. Durumları bu. Burada kantar milletimin elinde. O kantarla tartıyor. Gerçeklerde ortaya çıkıyor. Her alanda.

Değerli arkadaşlarım, değerli misafirler,
Birileri statükodan memnun olabilir, birileri kendi menfaatlerini statükonun devamında görebilir. Ama bu millet artık evvelallah kabına sığmıyor. Bu ülke artık kabına sığmıyor. Bu ülke artık birilerinin menfaatine göre, birilerinin keyfine göre değil Türk milletinin menfaatine Türkiye'nin selametine göre yol alacak. Bunu herkesin görmesi lazım. Hak ve özgürlüklere ulufe gözüyle bakılamaz. Taksit taksit demokrasi anlayışı çağ dışıdır'.

Dünyada demokrasi, yüzyıllar içinde tedrici bir şekilde gelişti. Maalesef oy hakkı bile önce beyazlara, üniversite mezunlarına, erkeklere, imtiyazlı gruplara verildi. Zaman içinde zenciler de, kadınlar da, vatandaş olan herkes seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Demokrasinin bir kronolojik yapısı var. Bunu görüyorsunuz. Ama bu üzücü bir yapı. 'Türkiye'de de bu böyle olmadı mı? Hala böyle değil mi? Böyle... Ama bunları aşıyoruz.

İşte birileri 21. yüzyılda dünyanın geldiği bu noktada Türkiye'de de demokrasi taksit taksit gelişsin istiyor. Evrensel değerler çağdaş hukuk normları parça parça gelişsin istiyor. Kusura bakmayın. Kimse en temel hakları, demokratik kazanımları Türk milletine fazla göremez, lüks göremez. Çiftçinin oyu profesörün oyu kadar değerlidir. Esnafın iradesi yüksek bürokratın iradesi kadar önemlidir. Benim köylümün oyu bir başbakanın bir cumhurbaşkanının oyu kadar değerlidir. Aynıdır, eşit düzeydedir. Bir fark yok. Hiç kimse siyasi temsil açısından diğerinden daha önemli, daha değerli, daha öncelikli değildir.

Kendine özgü kavramlardan içi boşaltılmış kavramlardan bu millet çok çekti. Demokrasi ve hukuk herkes için olacak. En ideal şekilde olacak. Hem de gecikmeden ertelenmeden olacak. Buna karşı çıkanlar biliniz ki inanın çok açık söylüyorum kendi imtiyazlarını düşünüyorlar. Kendi menfaatlerini düşünüyorlar. Kendi koltuklarını düşünüyorlar. Çünkü onlar bulundukları koltuklara güç katanlar değil, bulundukları koltuklardan güç devşirenlerdir. Bunu böyle biliniz. Bu ülke değişimi hak ediyor. Bu millet her alanda yüksek standartları hak ediyor. Bu toplum en modern imkânları eğitimde sağlıkta adalette emniyette ulaşımda enerjide tarımda yerleşimde hak ediyor. Her alanda en çağdaş standartları fazlasıyla hak ediyor.
Bakınız değerli arkadaşlarım, önceki gün Ankara'da Avrupa Birliği Reform İzleme Grubu 19. toplantısını gerçekleştirdi. Avrupa Birliği Türkiye'nin yarım asırlık hayaliydi. İktidara geldiğimiz andan itibaren bu hedefin arkasına güçlü bir irade koyduk. Çok kısa zamanda müzakerelere başlamak için gerekli kriterleri yerine getirdik. 2005 sonundan itibaren de katılım müzakerelerine başladık. Avrupa Birliği katılım süreci bugün de gündemimizin ilk sırasındaki yerini koruyor. Devlet Bakanlığı seviyesinde Başmüzakerecilik kurumunu ihdas ettik. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin yasasını çıkardık. Her ilde Avrupa Birliği reformlarından sorumlu bir vali yardımcısı görevlendirdik. Her hafta Bakanlar Kurulu'nda Avrupa Birliği katılım süreci değişmez gündem maddesi olarak yer alıyor ve gelişmeler değerlendiriliyor. Yani bir hafta içerisinde ne yapıldı, bir hafta içinde ne yapılacak? Bunun yanında belirlediğimiz takvim çerçevesinde kurumlarımız çalışmalarını sürdürüyor.

Avrupa Birliği idealinin arkasına bu kadar güçlü irade koymuş bir hükümetin modern ve evrensel kriterlerin dışında adımlar attığını atacağını hiç kimse iddia edemez. Türkiye'nin rotası bellidir. Hedefi bellidir. İzleyeceği güzergah bellidir. Yedi buçuk yıl boyunca tüm reformları bu güzergah doğrultusunda yaptık. Tüm adımları bu istikamette attık.
Kendi şahsi beklentilerimizi asla ve asla ülke meselelerine karıştırmadığımız gibi değişimi de hiçbir zaman kişiselleştirmedik. Ülkenin, milletin beklentilerini her zaman en üst seviyede dikkate aldık. Kimse bu değişim sürecinden kaygı duymasın. Kimse meseleyi farklı yönlere çekmesin.
İleri demokrasiden evrensel değerlere dayanan bir hukuk sisteminden hak ve özgürlüklerin gelişmesinden kimse korkmasın, çekinmesin. Çünkü bunların olması zarar vermez. Eğer bunlar yoksa bunlar gelişmemişse işte o zaman korkmak lazım. İşte o zaman vahim bir durum var demektir.
Değişimden maksadımız Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak. Türkiye'yi çağdaş dünyaya entegre etmektir. Eğer korkulacak, kaygı duyulacak bir husus varsa demokrasiden hukuktan uzaklaşmaktır. Modern dünyadan kopmaktır. Kendisini değiştiremeyen yenileyemeyen bunu altını çizerek söylüyorum bir sisteme mahkum olmaktır.

Değerli arkadaşlarım,
Her fırsatta hem kendime, hem beni dinleyenlere sık sık hatırlatıyorum. Bu kaçınılmaz gerçeği sizlerin de sık sık hatırlamasını ve bulunduğunuz yerlerde dinleyenlere hatırlatmasını tavsiye ediyorum. Bizler gelip geçiciyiz. Bizler bugün varız yarın yokuz. Bu makamlarda ebedi oturacak değiliz. Herkes gibi biz de geldiğimiz yere sonunda kara toprağa döneceğiz. Ama önemli olan arkada hoş bir seda bırakabilmek. Önemli olan hayırla yâd edileceğimiz eserler bırakmak. Biz istiyoruz ki yarın değil öbür gün değil bundan 30-40-50 hatta 100 yıl sonra dahi hayırla yâd edilecek adımlar atalım. Biz gelecek nesillere, çocuklarımıza, torunlarımıza devraldığımızdan çok daha ileri çok daha kalkınmış müreffeh demokrasi standartları hukuk standartları çok daha yüksek bir Türkiye emanet etmek istiyoruz.
Bizim açık-gizli tek hedefimiz budur. Bizim görünen veya görünmeyen tek niyetimiz budur. Bizi her türlü tehdit karşısında cesur kılan, her türlü engel karşısında, badire karşısında, her türlü zorlama karşısında güçlü ve dirençli kılan işte bu anlayıştır. Biz emanetçiyiz. Ama bu emaneti de en güçlü şekilde sahiplenerek gelecek olanlara teslim etmenin gayreti içerisindeyiz.

Özellikle son günlerde bir şey benim dikkatimi çok çekiyor. Efendim seçim yaklaştığı için bir telaş, seçim yaklaştığı için Anayasa değişikliği...

Değerli Arkadaşlar,
Şu anda seçime yaklaşık 1,5 yıl var. 4 yıllık periyodun 2,5 yılı geride kaldı, 1,5 yıl var. Bunun neresi yakın? Ya bunlar zaman takvimini tersine çalıştırmak istiyorlar, veyahut ta bizden başka şeyler bekliyorlar. Boşuna beklemeyin. Bu 1,5 yıl içerisinde Anayasanın, yasaların bize vermiş olduğu yetki neyse, biz bunu sonuna kadar işletiriz. İşletiriz...

Dedikodular oluşturuluyor... Efendim, işte, nedir, yani bir referanduma gidilecek olursa... Referandumda, referanduma sunulan metin eğer kabul görmezse, iktidar, erken seçime gitmesi gerekir... Bazıları da bunu yazıyor. Nereden çıktı bu yahu? Senin referandum kültürün oluşmamışsa ben ne yapayım? Yani dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir yerinde... Çünkü böyle bir kültür yok, oluşmamış bunlarda... Onun için de bunu hemen buraya yorumluyorlar. Her şeyi bunların, "nasıl bu işi biz kalkıp da mahalle ağzıyla değerlendiririz", durum bu... Gel de bunu hukuk diliyle dillendir.

Dünyanın her yerinde bu referandumlar yapıldığı zaman halk kabul etmiyorsa hemen orada hükümet erken seçime mi gidiyor? Nerede var, kaç tane bana gelişmiş ülkelerde böyle bir şey gösterebilirsin? Yok böyle bir şey...

Ama ileri standartları yakalayamadıkları için, işte bunları yazarak hala kafa bulandırmaya, zihin bulandırmaya çalışıyorlar.

Değerli Arkadaşlarım,
Biz milletten yetkiyi aldık. Milletimize karşı sorumluyuz ve milletin istikameti neyse, bizim istikametimiz de odur. "Kediye ciğer emanet edilmez", diyenler bu basit gerçeğin sırrına eremeyenlerdir. Millet en kutsal değerini kime emanet edeceğini partimizi kurduğumuz andan 16 ay sonra bildi ve bize emanet etti.

"Cumhuriyetten daha eskiyiz", diyenler, ey Ana Muhalefet, çok partili siyasi dönemde bir kere bu ülkede tek başınıza iktidar olabildiniz mi? Olamadınız... Sadece tek partili dönemde, cebren ve hile ile bu işin başında durdunuz. Cebren ve hile ile...

Allah aşkına, bir siyasetçi milletin oyuyla parlamentoya gelmiş, milletin iktidarına talip bir siyasi parti için kapatma noktasında kampanya yürütür mü? Bunlar yürütür. "Meclis karar vermesin", diyebilir mi yahu? Bunlar der.

Bundan daha doğal ne olur? Yani her kurum kendi içindeki bir bireyinin hakkında, "oranın yetkisi gerekir", diyor, yasalar da böyle diyor ama iş parti kapatmaya gelince, "Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur", ilkesinden hareketle, buna yasama organının kalkıp da müsaade vermesi karşısında hemen telaşa kapılıyorlar. "Hayır, biz vermeyelim". Neresi versin? "Bir kişinin iki dudağı arasından çıksın". Olur mu böyle şey yahu? İş aslına dönecek... Dünyadaki gelişmiş ülkelerin hepsinin ortalama kanaati budur. "Türkiye'de de bu olmalıdır", diyoruz. Bu nasıl mantıktır, nasıl bir anlayıştır? Nasıl bir vesayetçi yaklaşımdır? Bu bir siyaset adamının söyleyebileceği söz müdür? Bu kendini inkar değil de nedir? Bu siyaset kurumunun yozlaşmasıdır, bu yozlaşmış bir siyasetin ortaya konulmasıdır.

Siyasete, demokrasiye, milli iradeye kedi-ciğer mantığıyla bakanların müzmin muhalifliğine, bunu ne kadar özümsedikleri de bu anlayışla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Olay budur... Evet, kediye ciğer emanet edilmez... İşte onun için bu millet size iktidarı emanet etmiyor, bu kafayla devam ettiğiniz sürece de bu millet size bu ülkede iktidar fırsatı vermez. Vermez...

Son günlerde tutturmuşlar, "bunlar kavga çıkaracak, hesap ödemeden kaçacaklar", diyor. İşte muhalefetin göremediği, hiçbir zaman da göremeyeceği şu: Biz milletin sofrasındayız, değerli arkadaşlarım. Evet... İnşallah bu hafta sonu da ben Şanlıurfa'dayım, tüm arkadaşlarım, Genel Başkan Yardımcılarım, Bakan arkadaşlarım Türkiye'nin değişik illerinde hepsi il-il dolaşıyorlar. Durmak yok, yola devam... Evet... O sofrada da hizmetkarız biz.

Biz milletimizden başka kimseye bu dünyada hesap ödemeyiz. Kimsenin de millete hesap ödettirmesine izin vermeyiz.

Değerli Arkadaşlarım,
Şu hususu da burada dikkatinize sunmak isterim: Türkiye'nin bugün AK PARTi İktidarıyla yaşadığı değişim ve dönüşüm on yıllardır milletimizin hasretini çektiği, özlemini duyduğu bir değişim ve dönüşümdür.

Biz siyasi intikam peşinde değiliz. Hukuk devletinde, hukukun üstün olduğu sistemlerde kan davası yoktur. Şahsi veya siyasi öç alma hırsı asla söz konusu olamaz. Ortada işlenmiş bir suç varsa, bağımsız mahkemelerde bu görüşülür, karara bağlanır. Bizim derdimiz hukukun yerini bulması, adaletin tecelli etmesidir. Biz bunu bekleriz.

Eğer hukuk yerini buluyorsa, yargı kararlarını veriyorsa, mahşer-i vicdan millettir. Çünkü sonunda onun, biliyorsunuz, hep "millet adına" der. Burası çok önemli... Millet adınaysa, milletin de bunu onaması lazım. Ne kadar onar, ne kadar onamaz, onu bilemem. Ama onu milletim çok iyi biliyor.

Burada şahit olduğumuz manzara demokratik bir ülkede bir hukuk devletinde olması gerekenlerden ibarettir. Yasalar, Anayasamız, Yasamanın yerini, konumunu belirlemiş, Yürütmenin yerini, konumunu belirlemiş, Yargının da yerini, konumunu belirlemiştir. Eğer alanlara tecavüz varsa, milletimiz bunun hesabını sorar. Er veya geç sorar...

Bugün yaşananlar bir siyasi intikam değil, tam tersine, siyasetten, millet iradesinden, Parlamentodan, demokratik düzenden ve hukuk sisteminden intikam almak isteyenlerin hukuk önünde hesap vermesidir, olay budur. Olay budur...

Bütün dünya bunu böyle görmeli, böyle yorumlamalıdır. Madem Türkiye çağdaş dünya ile bütünleşecek, madem Avrupa Birliği'nin üyesi olacak, o halde şeffaflaşmaktan, hukuk devleti normlarının gelişmesinden, kayıt dışı yönetimin sıfırlanmasından, illegalliğin ve keyfiliğin son bulmasından başka yol yoktur. Temiz toplumun, temiz siyasetin, temiz yönetimin hayata geçmesinden, keyfiliğin tamamen son bularak, hukukun herkes için geçerli olmasından başka yol yoktur.

Bir kez daha söylüyorum, ortada asla bir gerilim söz konusu değildir. Kurumlar arası bir çatışma asla yoktur. Türkiye sadece normalleşiyor. Evet dere yatağında akmaya başladı, akıyor. Türkiye kendi mecrasında hızla geleceğe doğru akıyor. Bütün bu sürecin sonu, daha aydınlık bir Türkiye olacaktır. Bütün bu süreç, ekonomisiyle, dış politikasıyla, siyasetiyle, demokrasisiyle çok daha güçlenmiş bir Türkiye'nin ayak sesleridir.

Ben bir kez daha herkesi bu sürece katkı vermeye davet ediyorum. Başta muhalefet olmak üzere, herkesi milletin tarafında durmaya, hukuku rahat bırakmaya, hukuka yardımcı olmaya, sorumlu davranmaya davet ediyorum.

İşte bakın, daha Anayasa ile ilgili ne düşündüğümüz belli olmadan, bu, mini paket mi dersiniz, ne derseniz deyin, daha ortaya çıkmadan, hemen "Asla görüşemeyiz", öbürü kalkıyor, "Asla görüşmeyiz"... Bu nasıl demokrasi yahu? Nasıl demokrasi, nasıl Parlamento? Hani uzlaşma diyordun yahu? Hani uzlaşmacıydın yahu? Daha ortada bir şey yokken, ne bu kin, ne bu nefret, ne bu tavır? İşte biz de diyoruz ki, "Sizinle bu iş olmaz, öyleyse biz sahibine gidiyoruz, siz vekilsiniz, asıl millet, millete gidiyoruz".

Şahsi çıkarları için, şahsi ikbali için vesayete umut bağladığı, demokratik müdahalelerden medet umduğu için bu sürecin karşısına dikilenleri tarih affetmeyecektir. Bakınız, şu son yüzyılın en büyük ekonomik krizlerinden birini Türkiye başarıyla atlatıyor. Kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya notumuzu yükseltiyor. Şubat ayında ihracatımız geçen yılın Şubat ayına göre yüzde 20,34 oranında artış kaydetti. Ve 8 milyar 227 milyon$ oldu. Ocak ve Şubat aylarındaki ihracat önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16,26 oranında arttı ve 16 milyar dolara ulaştı.

Türkiye'de çok güzel gelişmeler oluyor. Türkiye bölgesinin güçlü bir aktörü olarak tarih sahnesinde hak ettiği konuma kavuşuyor. Türkiye güçlü, dirençli ekonomisiyle dünyanın takdirlerini üzerinde topluyor. Kimsenin bu süreci akamete uğratmaya, baltalamaya, sekteye uğratmaya hakkı yok. Hep birlikte, sağduyuyla, aklı selimle bu süreci devam ettireceğiz.

Biz Türkiye'ye yeni bedeller ödetmeyecek, bedel ödetmek isteyenlere de, değerli kardeşlerim, asla fırsat vermeyeceğiz. Gerilimlere fırsat tanımayacağız. Kaosa, kuru gürültüye pabuç bırakmayacağız. Puslu havadan nemalanmaya, bulanık sudan çıkar sağlamaya çalışanlara da asla izin vermeyeceğiz.

Değerli Arkadaşlarım,
Anayasa değişikliği ve Yargı Reformu üzerinde çok uzun zamandır aslında mesai sarf ediyoruz. Diyebilirim ki, 2006 yılından itibaren, özel bir heyetle bu çalışmayı başlattık. Çalışmalarımız belli bir aşamaya gelmişti, malum 2007 sürecindeki gelişmeler oldu. Son yaşanan tartışmalardan tamamen bağımsız olarak, bir tepki hissiyatıyla değil, ta o günlerin bugünlere taşıdığı bir çalışma bu... Olması gerekenin yapılması noktasından hareketle bu çalışmaları nihayete erdireceğiz.

Önceki gün de ifade ettiğim gibi, Mart sonuna kadar bir reform paketini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunacağız. Ve bu reform paketini gerek Parlamento içi, gerek Parlamento dışı çevrelerle de görüşmek suretiyle bu süreç içerisinde olgunlaştıracağız. Türkiye'yi Avrupa Birliği Müktesebatı ile uyumlu hale getirecek, modern ve evrensel normları dikkate alan bir paket olacaktır bu.

Elbette uzlaşıyla, diyalogla, istişarelerle bu süreci işleteceğiz. Ama biz ziyaret ederken daha peşinen kapısını kapatanların da artık kapısını çalmamıza gerek yok herhalde. Yok herhalde, çünkü bu işin de bir onuru var, bir izzeti var. Bundan önce de bunlar söylendi, dolayısıyla biz kapısı açık olanların kapısını çalarız. Eli yumruk duranlarla görüşemeyiz. Eli açık olanlarla tokalaşırız. Bizim farkımız budur.

Destek alamadığımız takdirde, az önce söyledim, konuyu milletimize götürerek her konuda olduğu gibi bu konuda da son sözü milletin söylemesini sağlayacağız.

Değerli Arkadaşlarım,
Asılsız soykırım iddialarına destek veren karar tasarısı ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin gündemine alındı. Tabii biz her yıl bu sürecin tekrar tekrar yaşanmasını, bu süreçte Türkiye aleyhine yayın ve propagandaların yapılmasını artık son derece anlamsız buluyoruz. Tarihçilere bırakılması gereken böyle bir mesele karşısında Temsilciler Meclisi'nin duyarlı davranacağını ümit ediyorum. Türkiye-ABD işbirliği, tarihinin en başarılı dönemlerini yaşıyor. Bu işbirliğinin bu tür girişimlerle zedelenmeyeceğini umuyorum.

Ermenistan ile devam eden normalleşme çabalarımızı yakınen takip eden Başkan Obama'nın liderliğine ve sağduyusuna bu noktada güveniyorum. Zira kısa bir süre önce Katar'a yaptığım ziyarette de Bayan Hillary Clinton ile bu konuları orada da görüştük. En geniş anlamda bu konuları görüştük. Yani buradan çıkacak aksi bir neticenin nelere mal olacağını, bunları da ayrıca kendileriyle görüştük. Ve ben bir kez daha herkesi aklıselimle hareket etmeye çağırıyorum. Sözde soykırımla ilgili iddiaları da artık Temsilciler Meclisi'nde değil, üniversitelerde, arşivlerde aramanın doğru olacağını hatırlatmak istiyorum.

Son olarak dün Bakanlar Kurulu'nda aldığımız bir kararı da burada bir kez daha duyurmakta fayda görüyorum: Biliyorsunuz, krizden etkilenen işletmelerde istihdamı korumak amacıyla kısa çalışma ödeneği uygulamasını devreye almış, başvuru ve yararlanma süresini uzatmıştık. Şu anda 31 Aralık 2010 tarihine kadar başvuru süresi bulunuyor. Dün aldığımız kararla da yararlanma süresini 6 ay daha uzattık. Bu kararın da işverenlerimiz ve işçilerimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Ben bu düşüncelerle sözlerime son verirken, tüm Grubumuza Meclis çalışmalarında başarılar diliyorum. Tüm misafirlerimize bir kez daha hoş geldiniz diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun.
HABERİN KAYNAĞI SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN RESMİ SİTESİ
hayatimizanket
hayatimizanket
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 418
Kayıt tarihi : 11/02/10
Yaş : 41
Nerden : İSTANBUL PENDİK

motosiklet forumdaki üyelerin karakteri...
motosiklet forumdaki üyelerin karakteri...:

https://anket.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz