Vural'dan şok iddia

23 Şubat 2010 Salı 05:12

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural 1993 yılında bir yolsuzluk davası nedeniyle o dönem avukatlık yapan Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile şimdiki tutuklu Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in karşı karşıya geldiğini açıkladı.


Bir televizyon programına konuk olan Oktay Vural, sözlerine “93 yılında Reyhanlı’da Pamuk Destekleme Primi yolsuzluğu ortaya çıkıyor. Devletten haksızca gelir elde ettiği iddia edilen şebeke hakkında soruşturma açılıyor. O soruşturmayı yapan İlhan Cihaner’di. Sadullah Ergin de orada şu anda AKP’li belediye başkanı olan Hüseyin Şanverdi’nin avukatlığını yapıyordu” diyerek başladı

Geçmiş hesaplaşması

Geçen hafta yaşanan çekişmelerin o yıllara dayandığını söyleyen Vural “Avukat ile Cumhuriyet Savcısı arasında bütün Reyhanlı’nın bildiği bir çekişme ve tartışma oluyor. Oradan kaynaklanan, özel ve hatırası kalmış bir ilişki olduğu son derece açık. Devleti yönetenler kin ve nefretle görev yapamazlar. Kamuoyuna sorumlu olan bir Adalet Bakanı’nın kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapmasını bekliyorum” dedi.

Sanal gündem yaratılıyor

Ayrıca gündemdeki komutanların gözaltına alınması ile ilgili olarak, hükümetin, yıldırma politikası uyguladığını söyleyen Vural “ Şaşkınlıkla izliyoruz, ülke, siyasi güç tarafından manipüle edilmekte, kurumlar, sivil toplum örgütleri, millet, hükümetin, baskısı altında ezilmektedir. Dinleniyoruz, takip ediliyoruz baskı altında sindirilmek isteniyoruz. Bu siyasl zihniyet bir plan içerisinde. Sanki millet iradesine yapılan bir müdahale varmış ve bu müdahale kendisine karşı yapılıyormuş gibi gösteriliyor, bu olay demokrasimiz açısından kabul edilemez. Hükümet kendine muhalefet gördüğü her kurum ya da kuruluşu sindirmek istiyor. Hükümetin arkasında güçler var, ülke bu kukla iktidarın elinde, o güçler tarafından yönetilmektedir, milletin egemenliği kalmamıştır” dedi.

İktidar kendi yolsuzluk belgelerini yok etmek istiyor

“Yolsuzluğa batan hükümet, “Yargıyı iyileştirmek” adı altında yargıya baskı yaparak siyasallaştırmak, direnç noktalarını kırarak, sönük bir yargı yaratmak çabasındadır. Bakanların oğullarının aldıkları rüşvetler, devlet ihalelerine karıştırdıkları fesatlar, imar rantları bunlar neden konuşulmuyor. Bu bir psikolojik savaştır, yanlı bir yargıyla yok etmek istedikleri kendi yolsuzluk belgeleridir”
Toplum manipüle edilmektedir

Balyoz iddialarına da değinen Vural "Böyle bir plan kabul edilebilir mi. Bu iddialar var ise son derece vahim iddialar, böyle bir iddiayı kabul etmeyen bir ordu var, ordunun başındaki kimseler var. Ben bunu kabul edemem diye ifade ediyor. Açıkcası böyle bir planın o iddialar çerçevesinde var olup olmadığını bizde öğrenmek istiyoruz. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bütün bunlar ortaya çıkarıyor ki toplumda bir manipülasyon dönemi başlamıştır. Ordumuzun direncini kırmakla PKK aklanmak isteniyor. Toplum siyasal gücü kontrol edenler tarafından manipüle edilmektedir. Biz TSK’nın müdahalesini uygun görmediğimiz gibi “TSK müdahale edecek tehdidi” ile milletimin iradesine müdahale edilmesini de tehlikeli görüyoruz” dedi.

AKP tek başına iktidar olamaz

AKP’nin düşen oy oranlarını yükseltebilmek için neredeyse muhtıraya, ya da parti kapatma davasına dua eder duruma geldiğini söyleyen Vural “Artık AKP'nin tek başına bir iktidar olması bugün ki şartlarda mümkün değildir. Bu tabloyu dönüştürecek manipülasyon araçlarına ihtiyaç var 27 Nisan bildirisi gibi bir bildiri duasına çıkmış olabilirler, Yalçın Kaya’dan yeni bir parti kapatma davası duasına çıkmış olabilirler. Takke düştü kel göründü vatandaş bunların iç yüzünü gördü, bunların üstünü örtmek için yeni bir mağduriyet oluşturmak gerekiyor. Bunların değirmenine su taşıyacak, bunlarla kurumsal anlamıyla siyasi tartışmalara girerek, bunların seçim stratejileri oluşturmasına kimse destek vermez. Bu millet bu partiyi bitirmeye kararlıdır. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı seçiminden önce, bakın bir ara rejim, bir müdahale gibi bir takım şeyler olabilir, gelin bunu engellemek için seçimi önce yapalım sonra Cumhurbaşkanlığını yapalım dedik kabul etmediler neden? Çünkü o 27 Nisan bildirisini beklediler.27 Nisan bildirisi planlanmış bir bildiridir" dedi.

Milleti fakirleştirerek rant sağlıyorlar

“Fakirliği kullanarak siyaset yapıyorlar, yardımlarda ayrımcılık yapıyorlar, oy varsa yardım var yandaş arayışlarının en iğrencidir bu. Yoksullaştırılan, başkalarının merhametiyle ekmek bulabilen bir topluma döndük. Ekmeği kömürü dağıtan da bunlar, muhtaç eden de. En kötüsü bunlar üzerinden oy avcılığı yapan da bunlar. Bir mahalleye MHP’ye oy verdiği için yol yapılmamıştır. Bunlar bizim bire bir gördüğümüz, takip ettiğimiz konular. Bakınız ülkede tarımı, hayvancılığı bitirdiler. Bu halkın asıl problemi bunlardır. Halk yoksulluk içindedir. Bu ülkenin olması gereken gündemi, işsizlik ve yoksulluktur. Hükümete kim muhalefet olursa, ideolojik olarak değerlendirilmektedir, bakınız Tekel işçilerine, onların derdi ekmektir, ekmeklerine sarılmışlardır. Günlerce Ankara’nın o soğuk ayazında ekmek mücadelesi verirken, hükümet onların PKK güdümünde olduğunu söyleyecek kadar çaresizliğe batmıştır”

Suçu suçluyu övüyorlar

"PKK’lı teröristlerin o kıyafetleri ile Türkiye’ye girmesini kim sağladı, devletin hangi görevlileri, buna göz yumdu. O kıyafetlerle Habur’dan içeri girmelerine engel olunmaması bir görev ihmalidir. Diyeceksiniz ki kapıda kimler vardı, onlar suçludur, hayır, İç işleri Bakanının talimatıyla burada ki girişler sağlanmıştır, burada suç iktidarındır. AKP DTP (BDP) PKK arasında adete bir bermuda şeytan üçgeni oluşturularak, millet egemenliği teröristlerin ayağına götürülmüştür. Cumhuriyet tarihinin en utanç verici tablosudur bu. Başbakan’ın bu olaydan bir gün sonra Meclis kürsüsünde “Habur’da güzel şeyler oluyor” demesi suçu suçluyu övmek değilmidir. Soruyorum size, bunları söyleyen bir Başbakana karşı neden bir soruşturma açılmamıştır, nerede Cumhuriyet savcıları”
Tartışılmadık milli değerimiz kaldı mı?

“Genel Kurmay Başkanı dinleniyor, kayıt basına servis yapılıyor. Bunun üstüne Arınç “Konuşmalar yayınlanıyor, Türkiye’de gerçekler saklı kalmıyor” diyerek dinlemeleri makul gösteriyor. TSK kime bağlıdır, Başbakan’a bağlı değil mi. Devleti yöneten kurumlardan şüphe duyar hale getiriyorlar milleti. Polis, Yargı, TSK kısacası tüm kamusal güveni yıkmak ve kendilerini tek tercih olarak göstermek istiyorlar.”

Erken seçim çağrısı

Vural "Toplum giderek kendini, kendi sorunlarını görmez hale gelmiştir. Bu toplumun kendini önemsiz hissetmesine neden olur. Toplumsal baskı ile milet egemenliği sindirilmektedir. Kurumlar arasında çatışmalar var, demokrasi kavgalarla yönetilmez, devlete yazık, gelin erken seçime gidelim milletin egemenliğini sağlayalım” diyerek sözlerini tamamladı.